Bir ben bir aşkım
Birde küçük
Umudum vardı
Zaman geçti
Aşk büyüdü
Hem akşam, hem sabah
Hem yarın oldu
Zaman geçti
Ben aynı kaldım da
Bir şeyler değişti
Belki de önceden değişikti
Sonradan seçildi
Zorladılar hep zayıf,
Anımı kolladılar
Sorun bin oldu
Aşk büyüdü
Hem damar,
Hem kan oldu
Çevirdiler aşkımı
Her yanımdan
Biri tırnak oldu
Çıkardı gözünü
Biri yüksek ses oldu
Köreltti yüzümü
Biri dağ oldu
Büktü belini
Biri fesat oldu
Kesti tatlı dilini
Biri boyalı engel oldu
Uzak etti
Tertemiz elini
Aklımda kaldı
Her türlü
Gören gözleri
Bir değil
Bin soruyordu
Hayır dedim
Hayır, ben istemedim
Hep birlik olup zorladılar
Hep zayıf anımı kolladılar
Düşündüm
Ve sonra anımsadım
O yüz umuda gebeydi
Şurada bir sızı
Acaba şimdi ne oldu
Bir fırsat bulup o yana
Bakınca
İşaret edip
Hal hatır sorunca
Hiç dedi
Sitem etmedi
Karnını gösterdi
Sen unuttun onu
Bari sorma geç dedi
O bir değil
Bin umuda gebeydi
Sorun bin dedi
Milyon oldu
Ben bu gidişle ölüyorum
Sıfır kalır
İster dövün
İster öl dedi.
Aşkım şiirim öldü mü?
Yok ölmesin...
Jale KESKİNKILIÇ
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...