İŞTE OSMANLI
1299 - 1923)
Çadırdan Saraya, Saraydan Sürgüne…
Cihâna hükmeyleyen, Devlet-i Âliye’nin
Sevgisi kalbimizde, tuğrası göğsümüzde.
Dört yüz küsur çadırdan, birden bir güneş doğdu
Sevgisi kalbimizde, tuğrası göğsümüzde.
Çok kısa bir zamanda, küfrün izini sildi
Yıl ise; bin iki yüz, doksan dokuzlu yıldı
Tuna’da abdest aldı, Budin’de namaz kıldı
Sevgisi kalbimizde, tuğrası göğsümüzde.
Marmaray’ın hayâlin, kurandır Abdülmecit
Barut, kâğıt, pusula… Bizlerdir bulan mûcit
Fâtih, Kanûnî, Yavuz… İkinci Abdülhamit
Sevgisi kalbimizde, tuğrası göğsümüzde.
Uzun lafa ne gerek, medeniyet işte bu
İkinci Murat devri, musluklarda sıcak su
Müritler zikir çeker, tespihleri Allah hû
Sevgisi kalbimizde, tuğrası göğsümüzde.
Ülkesinden sürdüler, budur içimi yakan
Sormak gerek revâ mı, bunca akıtılan kan?
Hasta olan leyleğe, “Gurâba-ı Laklakan” (*)
Sevgisi kalbimizde, tuğrası göğsümüzde.
Nasip oldu herkese, bil ki ekmeği, aşı
Altı asırdan da çok, her hâlde onun yaşı
Bakın şu mûcitliğe, sadaka, mola taşı
Sevgisi kalbimizde, tuğrası göğsümüzde.
İçerde ve dışarda, fermânına uyuldu
Mehterânın gür sesi, tâ Çin’ler de duyuldu!
Osmanlının haşmeti, üç kıtaya yayıldı
Sevgisi kalbimizde, tuğrası göğsümüzde…
31/10/’13
Hanifi KARA
(*) Gurâba-ı Laklakan: Bursa’da yapılan Hasta Leylekler Hastanesi…
Hanifi KaraKayıt Tarihi : 31.10.2013 20:00:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!