İşte Masal Şiiri - Recep Uslu

Recep Uslu
307

ŞİİR


5

TAKİPÇİ

İşte Masal

Vaktin birinde bir padişah varmış, Bir gece atlas yorgan ve döşeklerde yatarken bir rüya görmüş. Sabahı zor etmiş, hemen tellalcı başını çağırmış:
-Tiz bana rüya tabircilerini çağırın….
Rüya tabircisi gelince:
-Tiz söyle bakalım ben bu gece nasıl bir rüya gördüm…hemende yorumunu yap…
Rüya tabircisi:
-Haşmetlüm, ben gördüğünüz rüyayı bilemem,nasıl yorum yapabilirim ki…
Padişah:
-Tiz memleketime tellallar çıkarın, tellallar ellerinde davullar ile dört bir yana ilan etsinler, kim gördüğüm rüyayı bilir ve yorumlarsa kese kese altınlarla ödüllendireceğim.
Tellallar memlekete dağılmışlar:
-Ey ahali duyduk duymadık demeyin, kim padişahımızın gördüğü rüyayı bilir doğru yorumlarsa ihya edilecek, bilemezse boynu vurulacak…
Köyün birinde kendi halinde aç açık sefil bir hayat süren Tahir amca duymuş bu ilanları, bir gün karısına:
-Bak karıcığım kıt kanaat geçiniyoruz, elde yok avuçta yok, ben padişahın rüyasını yorumlamaya gidiyorum, bilirsem zengin oluruz, bilemezsem boynum vurulur. Eğer ölürsem düşmanımla evlenme..demiş yola çıkmış..gelmiş padişahın huzuruna:
-Ey haşmetli padişahım, ben rüyayı bilirim ama bir şartım var. Kırk gün yatmam lazım.
-Hemen yat öyleyse..
-yatacağım ama benim çoluk çocuğum var, onlar neyle geçinecek..
-Verin şuna bir kese altın…
Altınları alan Tahir amca sevine sevine evine gelmiş, kırk gün beylik beyliktir deyip başlamış altınları harcamaya.
Sayılı gün çabuk gelmiş,kırkıncı günü şehrin surlarına çıkmış, kendimi şuradan atayım, padişahtan önce canıma kıyayım demiş.Kalenin surlarından aşağıya bakarken:
-Şuradan atlasan kafam bu taşa, belim şu kayaya, elim şu ağaca çarpar diye hayal ederken korkudan ve telaştan var gücüyle bağırmış.Birden bire yer sarsılmış, gök gürlemiş kalenin dibinden yılanların şahı Şahmeran görülmüş.
-Ne gürültü edersin orada, kaf dağının ardından yeni geldim, beni niye uyutmuyorsun…
Diye gürlemiş.
Tahir amca çok korkmuş ezile büzüle kaçmaya çalışmış. Şahmeran:
-Gel buraya, benden hiç kimse kaçamaz. Neden bağırdın acı acı anlat bakalım.. demiş.
Korka korka Şahmeran’ın yanına gelen Tahir amca, olanı biteni anlatmış. Şahmeran:
- Padişahın ne rüya gördüğünü sana anlatırım ama bir şartım var.
- Canımı kurtarayım, her şartına razıyım
-Sana padişah ne hediye verirse buraya getireceksin paylaşacağız..
-Olur tabii, hemen getiririm, hatta hepsini bile veririm
-Dinle öyleyse, Padişah rüyasında kendisini domuzların arasında görmüş. Onun etrafındaki adamları, vezirleri,.paşaları, kadıları bütün yönetim kadrosu padişahı kandırıp halkı eziyorlar.Kokusu sonradan çıkacak, halk isyan edecek, kendisini kollasın.
Tahir amca sevinerek evinin yolunu tutmuş. Karısına paçayı yırttık demiş.Kırk birinci gün padişahın adamları kapıya dayanmışlar, hadi seni haşmetlü çağırıyor demişler.Padişahın arabasına binen Tahir amca saraya gelmiş, çıkmış makama:
-Ey padişahım, buldum ama bir şartım var..
-Bre zındık neymiş şartın..
-Ben rüyanın yorumunu yarı bırakacağım siz tamamlayacaksınız..
-Söyle bakalım..
-Ya haşmetlim, siz kendinizi rüyanızda domuzların arasında gördünüz..
Padişah şaşırmış Tahir amcanın bilmesine yorumunu sormuş,
-Sizin etrafınızdaki yönetim kadrosu sizi kandırıyor….halka eziyet ediyor, isyan çıkacak, tedbir alınız..
-Verin şuna bir torba altın..
Altınları alan Tahir amca, saraydan çıkıp şahmeranın olduğu yere gelmiş, tam bağıracağı sırada çil çil altınları, sarı sarı altınları eline alınca “ Yılan ne yapacak altını” deyip usulca ağaçların arasından, dağlardan süzülerek evine gelmiş.
Gel zaman git zaman, bir gün yine Tahir amcanın evinin kapısı çalınmış.”Seni padişah çağırıyor” demişler.Padişah yine yeni bir rüya gördüğünü, onu da bilmesini istemiş. Tahir amca yine kırk gün süre istemiş. Kırk gün padişahın verdiği altınlarla yemiş, içmiş, eğlenmiş. Sayılı gün çabuk geçer, kırkıncı gün yine gitmiş surların başına, “bu kez kurtuluşum yok, bu kez kendimi atacağım” diye söylenirken, başım şuraya vurur, belim buraya gelir, kolum şurada kırılır, diye düşlerken yine kendini kaybetmiş ve acı acı bağırmaya başlamış. Şahmeran yine çıkmış:
-Kim var orada, Karadeniz’in öte yakasından yeni geldim, kim uyutmuyor beni…diye gürlemiş. Tahir amca’yı görünce:
-Nerdesin kaçak, ne oldu gene..
Tahir amca korka korka:
- Padişah yine rüyasını bilmemi istedi.
-Sana yardım ederim ama biliyorsun, hediyeyi kardeş payı pahlaşacağız, bu kez kaçmak yok.
-Önce verileni de getireyim yeter ki hayatımı kurtar….
-Önce verilen senin olsun, bu kez verileni getir yeter.
-Vallahi de, tallahi de getireceğim..
-Dinle öyleyse, Padişah bu kez kendisini ağaçları sık olan bir ormanda tilkiler arasında gördü. Etrafındakilerin hepsi kurnazlaştı, hep onu aldatıyorlar,hem halkı aldatıyorlar, böyle giderse isyan çıkar…
Tahir amca kaledeki surların merdivenlerini üçer beşer atlayarak evine gelmiş.Karısı sevinç içinde geldiğini görünce:
-Benim adam çok akıllı, yine para getirecek diye böbürlenmiş.
Kırk birinci gün padişahın adamları, Tahir amcayı süslü arabaya bindirip saraya götürmüşler. Çıkmışlar yüce makama, padişah etrafında dalkavuklarla gelmiş,” söyle bakalım” demiş.
-Ya Padişahım, söylerim ama bir şartım var..
-Neymiş bakalım şartın..
-Yorumumu yarı bırakırım sen tamamlarsın.
-Hımmmm..
-Padişahım, siz kendinizi sık ağaçlı bir ormanda tilkiler arasında gördünüz. Sizin etrafınızı kurnazlar sarmış, sizi de halkı da, devleti de kullanıyorlar. Dikkat etmezseniz isyan çıkar..
-Verin şuna bir torba altın.
Altınları alan Tahir amca, yine gelmiş surların başına, Şahmeran’ı çağırmadan altınları bir yoklamış, kızıl kızıl altınlar,harcamaya değil saymaya kıyamazsın, şimdi bu altınlar bir sürüngenle bölüşülür mü.. Dağların arasından, ovaların kenarından, derelerden, tepelerden geçerek sessizce gitmiş evine, bu altınlarla başlamış güzel güzel yaşamaya..
Gün olmuş devran dönmüş,altı ay bir güz geçmiş, kapısı çalınmış Tahir amcanın..
-Haydi seni padişah çağırıyor.
-Eyvah ki eyvah, ne oldu gene..
-Rüya görmüş seni istiyor.
- Bu padişahın hiç işi gücü yok mu, hep rüyaya mı yatıyor, hey Allah’ım ben ne yaparım şimdi.
-Gene şartın nedir. Demiş padişah, Tahir amca:
-Ben kırk gün yatarım, çoluğumun çocuğumun rızkını siz görürsünüz.
-Verin şuna bir kese altın.
Tahir amca düşünceli evine gelmiş. Kimseyle konuşmadan sessiz ve sakin hayatını yaşamaya başlamış. Kafasını sokmuş yere, ne derlerse yapar olmuş. Olmuş olmasına ya sayılı gün yine bitmiş.Kırkıncı gün yine gitmiş kaledeki surların tepesine, şehrin kalesindeki surların en yükseğinden kendisini mutlaka atacak. Gürültü etmesin ki Şahmeran duymasın, bir de ona rezil olmasın. Merdivenleri usul usul tırmanırken ayağı bir taşa takılmış,tangır, tungur, paldır, kültür aşağıya düşmesin mi..? Düşerken bir sürü taş yanında yuvarlanmasın mı? O gürültüye yer sarsılmış, gök gürlemiş alı al, moru mor Şahmeran çıkmış:
-Kimdir o…Akdeniz’i dolandım yeni geldim.Uyumak üzereyim, bu ne gürültü böyle..
Tahir amca eli ayağı titrer, kan revan içinde:
-Benim ben, sana yalan söyleyen, paraya pula tamah eden, başına gelecekleri düşünmeyen.
-Ne oldu ne var gene?
-Beni ne yaparsan yap,zehirler misin, yer misin, döver misin, köle mi yaparsın, ne yaparsan yap, ben yalancı düzenbazın tekiyim..
-Ne oldu ne…?
-Padişah rüya görmüş yorum bekler, bu gün kırkıncı gün, benim oyunumun sonu..
- Sana yardım ederim ama biliyorsun bir şartım var. Verilen hediyeyi getireceksin kardeş payı paylaşacağız.
-Hepsini getirmezsem namerdim..
- Öncekiler senin olsun, bu kez getir yeter. Padişah kendisini bir ağıl içerisinde koyunların arasında gördü. Önceki rüyalarından ders alarak etrafındaki yöneticileri değiştirdi, eğitti, herkes koyun gibi oldu.Şimdi halkta memnun, hak da memnun. Böyle devam etsin.
Tahir amca yine evine gitti.yaralarını sardı sarmaladı. Kırk birinci gün oldu. Yine padişahın adamları, padişahın arabasıyla geldiler, yine Tahir amcayı alıp saraya getirdiler. Saray kapıları sonuna kadar güler yüzlerle açıldı, padişah ayakta karşıladı, sevecen bir sesle sordu:
-Bildin mi?
-Evet ya padişahım
-Nedir söyle bakalım?
- Siz kendinizi bir ağılda koyunların arasında gördünüz. Önceki rüyalarınızdan ders aldınız etrafınızdakileri eğittiniz. Şimdi herkes memnun.Böyle devam edin, sonu hayırlıdır.
-Bu akıllı adama bir çuval altın verin.
Tahir amca altınları aldığı gibi koştu Şahmeran’ın yanına, çuvalı yere koydu evine doğru koşmaya başladı. Ünledi arkasından Şahmeran:
-Nereye Tahir ağa?
-Evdeki altınları alıp geleceğim.
-Getirirsin biliyorum, gel buraya, buraya gel de beni iyi dinle…bir daha yapamayacağın işin altına girme, verdiğin sözü tut, boşuna böbürlenme, bundan önce sende domuzdun, dağlardan geçerek benden kaçırdın altınları, sonra tilki oldun ova, dere, tepe kaçarak sakladın altınları, benim haberim yok mu sandın…şimdi herkes gibi sende koyun oldun, dürüst oldun..insanın borcudur topluma hizmet etmek, insanın borcudur kendisine bakmak, insanın borcudur Allah’a varmak, git şimdi çoluğun çocuğunla dürüst çalış ömrünü tamamla.
Bu da öğüt olsun yaşanan, yaşanacak olan yıllara….
10.09.1997
Derleyen
Recep Uslu

Recep Uslu
Kayıt Tarihi : 19.2.2008 15:59:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Bu aralar masallara merak sardım.Çocukluğumda halalar, nineler, dedeler masal anlatırdı..bizde hayallere dalardık.. bu masalcılar nerede kaldı. Belki benim bir katkım olabilir diye düşünüyorum.

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Selçuk Şahin
    Selçuk Şahin

    Merhaba ,oğluma okuyacağım güzel bir masal buldum sayenizde..
    saygılarımla..

    Cevap Yaz
  • Şükrü Topallar
    Şükrü Topallar

    Dostum sizinle önceki sohbetimizde yanılmıyorsam torunlarınız olduğunu söylemiştiniz.İşte onlara masalcı dedelerinden çok güzel bir masal.İnanın bende zevkle okudum ve ders aldım.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (2)

Recep Uslu