(Mis gibi bir hava… Sevdiğim yanıbaşımda… Bir de şarap kapmış gelirken…)
-Amma pahalıdır bu. Ne gerek vardı böylesi lüks bir şarap seçmeye? (En berbatını bile alabilecek kadar yakın olsaydı bana.)
- Olmuşken iyisi olsun dedim.
(Ne sıcak bakıyor böyle. Ne sıcak gülümsüyor. Ya bir de dokunmaya kalkarsa elime...Değiverirse parmağının ucu...Bir de alışırsam öpmelerine. Yanında yatmaların, uyumaların hayâlini kurarsam asıl, nasıl vazgeçerim onla olmaktan? Ya, aşkın kutsallığına dokunmak… Nasıl bakarım ben kendi yüzüme? Offf, en iyisi bir şeyleri bahane etmeli. Hay Allah, buradan da hiç gemi geçmez mi?)
- Şuraya bak. Gördün mü? Bir karabatak geçti galiba.
- Sanırım, zıplayan bir balıktı.
(Nasıl güzel gülümsüyor. Böylesi güzel mi olmak zorunda sanki… Yok yok, o kadar da değil galiba. Baksana, kıllarını almamış. Bir de güzel diyorum. Ne bakımsız kadınmış aslında. Ne diye içten içten bakıyor peki, böyle çirkinken? Ne diye gülüyor gözünün içi? Ne diye seviyor beni, ben böyle kaçarken? …Peki ben, ne diye kaçıyorum? …Beni daha çok sevsin diye mi?)
-Hadi, kalkalım...
Aynur UluçKayıt Tarihi : 18.3.2006 10:15:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Sevgili Çetin'in yukarıya alıntıladığım cümlesinde geçen 'uçmak' sözcüğünün Yunus ve öncesi Orta Asya dönemlerinde 'cennet' anlamına geldiğini düşündüm. Sn Çetin'in bu cümlesini bir de böyle okumak güzel olmaz mı dostlar
Selamlar&sevgiler
Öykünün iki kahramanı aynı şeyleri düşünmüyor. Bu bir aşk… Farklı yaşamak isteseler de aşkı, yolun sonu aynı yere varmalıydı. O zaman, birinin ki aşk değil mi? Ama korkularına bakılırsa, tutkuyla sevmekten korkuyor gibi. Aşk desem, sevdiğinin çirkinliğini görmemesi gerekirdi. Hatta, o kıllara övgüler düzmeliydi.
Kendini aşktan kurtarmaya çalışan bir öykü kahramanı, arada bir güzellikleri, arada bir çirkinlikleri gören gözlerle, kendini ve aşkını (hayatını) sorgulamaya çalışmış. (Sanırım)
Eee, tabi bizi bu kadar yoran yazarın hiç mi suçu yok derseniz. O’nun suçu, kalemini bu denli güzel kullanması… Sıra dışı yazılarıyla beynimizin bilmem kaçta kaçını daha kullanmamıza neden olması…
Beynimizin senden böyle bir istemi oldu mu ki sevgili arkadaşım? Ne güzel tembellik ediyorduk şurda…
Beyin jimnastiği için ücret ödememiz gerekiyor mu? Sevgilerimle…
Güzeldi..
Denize girmek isteyen kişi önce ayak baş parmağını uzatır suya. Su soğuk gelir ve ürpererek kaçar. Oysa atsa kendini denize bu defa da sudan dışarıda kalan kısımları üşeyecek.
Yine der ki Mevlana:
Bir tay sudaki aksini görünce ürker ve kaçar.Aslında korkusu kendi aksindendir.
Öyküsel şiirden ve/ veya şiirsel öyküden yansımalardı.
Saygılarımla
TÜM YORUMLAR (9)