“Sevda derdi anam,
Ömür törpüsüdür, aman! ”
“Dışarıda insanlar
ve sokaklarda melekler aradım” ben de, doğruya doğru.
Masmavi geceyarılarında yastıklara emanet bırakıp bölünmüş düşlerimi
Ateşböceği aşklarıyla koştum sabahçı kahvelerinin otuz mumluk ampullerine.
“Bırakma beni, gidemeyeyim” li şarkıların
‘ahh’ lı meyanları en çok benim canıma okumuştur o ara.
Beynimi burgaçlayıp sabahlara dek
“eski fotoğraflardan oyulmuş” yüzler yapıştırdım kendime.
Temmuz akşamlarında mumunu yitirmiş Diyojen deliliklerle koşturdum;
“hep karanlık”
Gözlerimde hüznün “ne yeşili, ne siyahı”
özlemden, umuttan arta kalanın yoktu rengi çünkü.
Ölene dek yaktığımız tek yürek ağrısı iken “sitem”
(yanıp gidiyorum ulan)
“bir ah” diyeyim, yetsin.
(Çekeyim dedim elimi gönül işinden, razı olayım kimsesizliğime
yalnızlığımla sevişip ölürüm bir gün elbet; cinnetim alır beni sonunda
en büyük aşka, hiçliğe falan…)
Gelinlik kızların kırk karınca yuvasından topladığı ‘murat toprağı’
gibi bakir, esrik bir sevdaydı avuçlarıma ufalanan ama…
Ama, bir de, “yağmurun elleri bile bu kadar güzel olabilemezdi”
Bu şarkı böyle miydi yahu?
Çorlu – 05.10.1996
Avni ÇakarKayıt Tarihi : 25.5.2010 01:02:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

ama yine de sizi etkileyen bir şey var..şiirin arkasında sahici bir insan var..şiirdeki kelimelerin incecik tül perdesi adamın yüzündeki anlam arayışını örtemeyecek, saklayamayacak kadar sahici bir adam duruyor orada diyorsunuz..
Şiirinin arkasında kaybolmayan sözlerini bırakıp tüymeyen bir adam..
hatta bu yorumcu şimdi ne diyor..şiirden tüymek de neymiş nasıl oluyormuş diye dudak bükecek kadar sahici bir adam
TÜM YORUMLAR (3)