Sanma ki sen gidince
Susar bu şehir
Ağlar çiçekler
Bu yaşında karınca gibisin
Çok istersin öğrenmeyi
Aklına gelir köyündeki kuyular
Anacığın anlattığında ellerine dökülmüştü soğuk sular
Bunları yaz
Akşama düşmeden bir yaprak
Yabancı olsun tanıdık olsun çok güzeldir paylaşmak
Ölü bir fareyi başparmağı ile okşayan gezgin çiftlik işçisi
Kim olursan ol vakit geçirmeden “Fareler ve İnsanları” eline al ve oku
Neler yazmış John Steinbeck diye haykır günü doku
Ne çok şey var yazılıp aktarılacak
İnsan yazmalı bıkmadan-yorulmadan çekinmeden korkusuz
Ve kim ne der? Demeden yazmalı
Bak o zaman uçar insan
Ve dalgaların kıyıları dövüşü gibi düşleri savurmalı
Havlayan gümüşü yazmalı.
Çocukluğundaki yağmurun sesini bir çukurdaki su birikintisini
Ve küçüklüğündeki kazık-çelik-çomak oyunlarını yazmalı
Her ölüm bir dramdır
Yavaş yavaş veya birden gelir
Otobüs işletmeciliğinde yolcu kapmadaki kavgalar
Dayak attıktan sonra babalarının yanına gelen oğullar
“İnsan bir adamdan korkar mı? o öldürülmez mi? ” diye dört oğluna çıkışı
Ve “öldürmeden gelmeyin” diye bir babanın bağırışı
İlk dayakta saklanan tabancanın ateşlenmeyişi
İkinci gelişlerinde tabancanın ölüm kusmasını
İnsan yazmalı
An gelir
Üşür her yanım
Yarısı yaz yarısı kış
Düşer ağustos
Her gün
Azalır bir yanımız
Hepimizde gün iner
Yine yalnızlık arkadaşımız
Birileri gider her gün
Belli sonunda gideceğimiz yer
Buruşur akşam
Filizlenmez gençliğimiz bir an
İncir hiç olmadık yerde ağaçlanır.
Tuygut Uyar’ın “Kayayı Delen Şiir” kitabını kütüphaneme almalı
Kitaplarım sevincinden şaşıp kalmalı
Tart bakalım
İçimizdeki sessizliği
Ellerimiz değmeden gözlerimizi
Tart tarta bilirsen çırpınıp duran denizi
Necati Cumalı’yı nerede okumalı
Urla’dan nasıl getirmeli orada kalmış o
Bir müzede oturur durur ölmemiş o
Yine dava dilekçeleri önünde, köylülerin biri gelip gider
Urla’ya öyle yakışmış ki o
Urlalı her gün konuşur durur onu
Cahit Külebi 1917’de Tokat’ta doğmuş
Öğretmen-Müfettiş-Şair
Hikâye şiirini ne zaman okusam, gün doğar sesimde
Ne güzel anlatır Anadolu’muzu köylerimizi içimizdekileri
Ve bir türlü bırakmaz bizi
Köyümüzün akan çeşmesinde şırıldar şiiri
İşte yine okudum yaşadım geçmişi
Gençliğimde ezberledim bu şiiri
“…
Benim doğduğum köylerde
Buğday tarlaları yoktu
Dağıt saçlarını bebek
Savur biraz!
Benim doğduğum köyleri
Akşamları eşkıyalar basardı
Ben bu yüzden yalnızlığı hiç sevmem
Konuş biraz! ”
Bir de hemşerim Necati Yıldırım
Uğraşır sekiz yıldır
Yazmak ister Nail Çakırhan’ı
Sabırsızım yazdıklarını okumak için
Çok söyledim ben
Siz de söyleyin yazdıklarını tamamlasın artık hemşerim
Öğretmenliği yakışıklığı ve şairliği güzel durur onda
Solcuya çıksa da adı
Bundan gurur duyar
Yurtseverdir hemşerim
Ey! Ölüm
Beni almana “Kaç yıl kaç gün kaç saat kaldı? ” bilinmez
Ucunda döner durur insan kimse size söylemez
Fakat ansızın gelir bir gün
Çocukluk da gençlik de yaşlılık da iyi idi
Diye cümlen yazılır biter gün
Dedim ya
Ağlayan kim?
İşte bitti gün
Dürülmüş dürüm
Kayıt Tarihi : 13.8.2016 20:44:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!