İstanbul ve martılar…
Akşamüzeri kızıl mı kızıl
Siyah peçeleri, minareleriyle camiler
Uzaklardan alınmış bir kare
Zamanın soluğunda
Eski bir albümün kıvrılmış sayfasında
Beyaz martılar ve simsiyah kanatları
Gökle cilveleşmekteler
Minarelerin en uçlarında birkaç tanesi
Her şey ne kadarda anlamsız
Her şey seninle anlamlı
Elinde sigarasının son fırdı
Simit satıcısı, kirli elleri, eski beresi
Evde bekleyen aksi eşi ve veletler
Fevzi paşa yokuşunda güzeller
Önlerinde gençlikleri
Şımarık mı şımarık arsız gülüşleri
Cami köşesinden dönen topal meyhaneci
Sendelerken cami avlusunda sağ eli
Pazardan dönen kadınların gölgesinde
Sürünüyor benliği
Uyuz köpekler sarmış etrafını
Ziller çalıyor, çocuklar
Ne kadarda arsızlar
Emlakçinin önünde tefecisi
Çaylar
Son vapurun sönük sireni
Yorgun gözleriyle bıyıkları terlemiş kaptan
Limanda eğleşen vapuru kaçırmış yolcular
Dillerinde adressiz küfürler
Tebessümüyle küçük selpak satıcısının gözleri
Eski makinesinin gizeminde
Fularıyla sallanan paltosunun önünde
Paramparça fotoğraflar
Yokuşlu inişli dar sokaklar
Yüksek topuklarla ne de zor aşılmakta
Akşam geceyle oynaşmakta
Nerede kahverengi gözler
Her şey ne kadar da anlamsız,
Dilimdi en sıkıcı gecelerden kalma fıkralar
Kördüğümlüğüm
Etrafımda kırık aynalar
Ellerimden taşan kanım
Islak sokaklar
Kaldırımlara mahkûm adımlarım
Şehrin kalabalığında sıkışmışlığım
Haftalardır taşıdığım
Uyuz bir aşk hikâyesinin
Ortalarında dolaşmakta parmaklarım
Nemli sarı sayfalar
Sahafların zamansız kayboluşunu hatırlatmaktalar
İnce gözlüğünün ardından
Raflarda dans eden parmaklarıyla
Göbeğinin üstünde askılar
Satılmayan kitaplardan bir demet
Köşedeki küçük kitapçıda kederli bakışlar
Çirkin sesleriyle
Kapalı çarşı bacalarında
Beyazımtırak martılar
Akşamüzeri kızıl mı kızıl
Kaybettiğim gözlerin
Her köşe başından sıvışmaktalar
Ellerinden bellidir izlerin, özlemim
Ayaklarım ne kadar da yorgunlar
İstanbul ve martılar…
Sessizliğim ses cümbüşünde
Peşinden kederle haykırışım
Dolaşıyor şehrin bütün sokaklarını
Soluksuz geçen trenler
Ellerinde işlemeli mendili
Anadolu’dan getirdiği gülümsemesi
Gece lambalarının altında
Yeşermiş bir gecelik sevgiler
Hepsinin üstünde umursamazlığım
Tarihin koynuna saklanmışlığım
Millet kütüphanesinden kaçışım
Meydanlarda boşa geçirilmiş zamanlar
En ince nutukların ardında
Vurdumduymazlığım
Gözlerinin yokluğu, yarım kalmışlığım.
Ayaklarım
Zaman zaman bu şehri
Adım adım arşınlar
Vefanın önünden fatihe sokuluşlar
Hışırtıları yaprakların
Kaçışları genç kızların
Ellerinde umutlarıyla
Taze oğlanlar
Elimde saniyeler bir o yana bir buyana akmaktalar
Gözlerim gözlerini aramakta
Soluksuzluğum yokluğun
Ayın yansımasında
Minare etrafında dönen martılar
Akşamüzeri kızıl mı kızıl
Ayakkabılarım ellerimde
Gözlerinin peşinde
Bütün sancılarıyla
Bu şehirde kayboluşlar…
Kayıt Tarihi : 31.3.2008 13:41:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Ahmet Cemil Atay](https://www.antoloji.com/i/siir/2008/03/31/istanbul-ve-martilar-2.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!