Ellerini özlüyorum anne,
Bir gurbet akşamında…
Yalansız bir dünyanın özlemiyle,
Özlüyorum avuçlarını..
Yangının kor olduğu yerde
Yanıyor yüreğim…
Kokun yanık gönlümün kokusunu bastırıyor anne
Yüreğim kokuna hasret, bekliyor.
Şu Beyoğlu Meyhaneleri’nde
Hüznün sarhoşu oluyorum…
Sızdığım yerde gözlerin kolluyor beni,
Serserilerin zulmünden,
Sarmalıyor beni ellerin.
Hiç hissetmiyorum
Ayazı keskin İstanbul’un paslı ellerini
Sadece ellerini özlüyorum anne…
İskelelerin karanlık kucağında efkarı bestelerken,
Sahilin ışıkları gözlerin oluyor anne!
Şu soğuk sıcaklığın sarmalıyor beni…
Havada donan nefesler ninnilerin oluyor,
Duymuyorum sesinden başka hiçbir şeyi…
İstanbul’u sevmiyorum anne!
Aramıza girdiği için değil,
Seni hatırlattığı için bana.
Ne Haliç’i seviyorum,
Ne de Sultan Ahmet’i…
Haliç gözlerin,
Sultan Ahmet yüreğin olduğu için…
Sokak çalgıcıları hüzzama kıstırılmış şarkılarda,
Bense hüzzamın kendisi…
Ellerimde Rumeli feneri,
Yollarını gözlüyorum anne!
Ben karanlıkta kalmaktan korkmuyorum,
Sensiz kalmaktan korktuğum kadar…
Bekliyorum anne!
Ellerimde Rumeli Feneri..
Gözlerimde sonbahar.
‘Uçar mı? ’ diye bakıyorum.
Martılar ağlamasınlar istiyorum…
Çığlıklarını besteliyorum anne!
Ve sana ithaf ediyorum.
Sensizliğin çığlıkları da var;
Ama onları bestelemiyorum…
Simit almıyorum anne,
Yanında çay alamadığım için…
Martılara da simit atmıyorum,
Çığlık atmasınlar diye…
Ellerimi uzatıyorum denize doğru,
Ellerini özlercesine…
Gözlerimde yaşarıyor özlemin.
Ağlıyorum anne,
Gonca vermiyor lalelerin…
Cemre düşsün diye İstanbul’a
Bu sabah yine ağlıyorum anne…
Bahar gelsin diye İstanbul’a,
Ben zemheri oluyorum.
Soğuk dolaşıyorum
Yaz akşamlarında anne..
Buzlarım erisin diye bekliyorum…
Açan çiçekleri koklamıyorum anne
Koklarsam kokunu unuturum diye…
Laleyi seviyorum,
Kokmadığı bir de İstanbul’a yakıştığı için…
Ama İstanbul’u sevmiyorum anne…
Vapurları seyrediyorum bazen,
Gelenler olur, umuduyla…
Gelenler olmuyor da
Gidenden fazla…
Ben yine de bekliyorum anne.
Ellerimde umut
Vapurlarda sen…
İnmeni bekliyorum anne…
Üsküdar’ı seviyorum anne.
Uzak olduğu,
Uzaktan baktığı için İstanbul’a…
Uzaklar sana yakın diye belki.
Buradayım anne..
Merhaba diyemiyorum gelmediğin için…
Ve gidemiyorum elveda diyerek…
Sen ellerimi tutasın diye,
Bırakıyorum İstanbul’un ellerini.
Soğuk kesmesin diye bileklerimi,
Eldiven giyemiyorum.
Soğuk kesiyor bileklerimi…
İstanbul bileklerimi kesiyor anne…
Sana uzandığımı biliyor diye.
Saçlarımı rüzgarla tutuşturuyorum anne.
Sonra savuruyorum gökyüzüne.
Kıpkızıl batıyor gün…
Ay, eli kınalı gelin oluyor…
İstanbul kan ağlıyor anne
Boğazdan kan damlıyor…
İstanbul üç hece değil artık
İstanbul bir bilmece.
Çözemiyorum anne…
Şifrede sen varsın
Biliyorum.
Ama bulamıyorum.
Marmara’nın tuzundan mürekkebim
Marmara tükeniyor anne!
Ben tükenmiyorum!
Bitkin düşüyorum Yıldız Parkında
Ve üşüyorum.
Ta iliklerime kadar,
Yüreğim sıcak tutmaya yetmiyor bedenimi.
Aklım yitik, ruhum yok!
Bedenim çürüyor banklarda …
Galata titriyor anne!
Karaköy çığlıklarda…
İstanbul büyük anne!
Çınarları eğilmez biliyorum.
Ağlar ama eğilmez İstanbul…
Sen de eğilme anne!
Çınarlar boynunu büksün
Ve sen doğrul anne
İstanbul elinden öpsün.
Kayıt Tarihi : 4.4.2007 11:34:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Selamlar.
İsmailoğlu Mustafa YILMAZ
TÜM YORUMLAR (3)