İstanbulun orta yeri
Galata
Ankara'nın ortasında
kule
kulede ata
Ata kule
Ulus'da
Dinle sevdiğim, bu ayrılık saatidir.
Dünya var olalı beri çirkin ve soğuk,
Erken içeceğimiz bir ilaç gibi.
Tadı dudaklarımızda acımsı, buruk.
Bu saatte gözyaşları, yeminler,
Boş bir tesellidir inandığımız.
Devamını Oku
Dünya var olalı beri çirkin ve soğuk,
Erken içeceğimiz bir ilaç gibi.
Tadı dudaklarımızda acımsı, buruk.
Bu saatte gözyaşları, yeminler,
Boş bir tesellidir inandığımız.
Geniş bir sahne... Kalabalık bir seyirci gurubu… Işıkların sönmesiyle açılan perdenin arkasından, İstanbul’un muhteşem görüntüsü, tüm ışıltılarıyla, bütün güzelliği ve ihtişamıyla gözler önüne serildi.
Yüzünde kendinden emin bir ifade ve etkileyici bir ses tonuyla söze başlayan kadın, tüm dikkatleri üzerine çekti. Spotların aydınlattığı eşsiz manzaraları detayları ile öyle güzel anlatıyordu ki, salonda çıt çıkmıyordu.
Anlattığı her semtin gittikçe büyütülen görüntüleri salondaki seyircilere, sanki İstanbul’u havadan kuşbakışı gibi seyrediyorlarmış intibası veriyordu. Sakin ve pürüzsüz ses tonuyla anlattığı yerleri, sevimli ve nükteli sözleriyle süslüyor, hem bilgilendiriyor, hem de eğlendiriyordu.
Boğazın erguvanlarla süslü kıyıları, denizin üzerinde kayar gibi usulca süzülen vapurun düdüğünün sesine, kanat çırpan martıların sesleri karıştı… Yosun kokusunu içinde duydu herkes…
Marmara’yı süsleyen adalar gösterilirken, fonda duyulan taş plaktan yükselen buğulu sese eşlik eden kadına, izleyicilerin de sesi de karıştı. Faytonlar adaları turladı… Görüntüdeki pencerelerden sevimli ihtiyar yüzleri gülümsedi, eller sallandı… Bahçe duvarlarına kıvrılmış uyuyan kediler rehavetle gerindiler… Bahçelerdeki mis kokan güller dallarında sallandı…
Şimdi görüntüde Haydarpaşa Gar’ı… Kulaklarda yankılanan tren sesi… Geride kalan mahzun yüzler… Trenin penceresinde gittikçe uzaklaşan bakışlar…
Duvarlarda afişler… Cahide Sonku’nun dalgalı sarı saçlarının parfümü… Derinden bakan süzgün gözler… Taksiler, şerbetçiler, çığırtkanlar… Ve açlığı körükleyen mis gibi kızarmış balık kokusu… Kızıla dönmüş ufuklarda görünen emsalsiz İstanbul silûetini süsleyen minarelerden göklere akseden ezan sesleri.…
Salonda çıt yok. Esprili güzel hanım, yine gülümseyerek seyircileri selamladı. Perde usulca indi… Işıklar yandığı zaman, yerlerinde büyülenmiş gibi oturan seyirciler hafifçe kıpırdandılar. İstanbul’un eşsiz güzelliği hâlâ gözlerinde, o eski şarkı kulaklarında, balık kokusunun acıktırdığı mideleriyle yavaşça salonu terk ettiler…
Titreyen cılız ışığın son görüntüsünde kalan Kızkulesi, arkalarından mahzun mahzun baktı…
Hâlenur Kor
Sevgili şairimizin şiirini okuduğum zaman, bu sözler döküldü kalemimden... İstanbul'u çok güzel bir şekilde anlatan arkadaşımı kutluyor, sevgilerimi, saygılarımı yolluyorum. Çok teşekkür ediyorum... Tam puan.
Icinde yillarca yasadigim mekanim gurur duydugum kent Istanbul.....Inanin dunyada bir o kadar guzeli yok
Güzel bir calışma hemşerim kutluyourjm harıka anlatım selam ve saygılarımı sunuyorum efendım
selami
tebrikler usta sair evyllah kutlarim sizi selamlarimla
Şiiriniz yine bir türk filmi gibi istanbula gelme ve karışma her köşesini canlı şeffaf dizeler rıhtımı-merdivenleri sonuç yeşilçam karesi!!!saygılarımla
Bu şiir ile ilgili 5 tane yorum bulunmakta