İSTANBUL'UN İLK KADISI HIZIR BEY ÇELEBİ(Gülce-Bahçe)
Günlerin yanaklarına, gülen pembe bir ay düşer
Sivrihisar’dan dünya ya, gün ufka batıp giderken
Sene bin dört yüz yedide, bir tatlı gülen ay düşer
Hızır Bey Çelebi adı, Hızır’ı verildi erken
…Hayata hazırlanır, İstanbul’un ilk kadısı Hızır
….Çelebi Namını aldı hayat yolunda giderken…
…..Âlim ve bilgin olan edebi bir şairdi babası,
……Emir Celalettin Arif Efendi,
…….Köklü de bir sipahi ailesine mensuptu kendisi.
……..Söylenir annesiyse fıkralarımızın ustası,
……...Nasrettin Hocamızın Biricik kerimesi.
………Ve de hocanın gözünde küçücük ciğer paresi.
Hızır Bey Çelebi, önce babasından
İlk dersini aldı, o gün en hasından
Sonra Bursa’daki, Yegân’dan aldı ders
Bilir ilim yolu, yollar alasından.
Çok kabiliyetli birde çok çalışkan
Çabuk ilerledi, yol ona akışkan
Bilgi penceresi, toplar bilgileri
Çakar gözleri, ilimle barışkan
…Hocası molla Yegân’ın, Ahmet bin Armağandı asıl adı
….Genç yaşında oldu o hocası Yegan’ın damadı
…..Sivrihisar Medresesinde müderrisliğe oldu amade
Hızla geçip giden zamana inat, kalanların terkisine
Onca hayallerle dillerde söylenen hayatın türküsüne
Yazdı ikinci Murat’ın yaptırdığı Ergene Köprüsüne
Üç mısrası Türkçe olarak, son mısrasıysa Farsça bir dörtlük
Yirmi yaşlarında; iz düşürdü, tarihe giden ülküsüne.
*
Bin
Dört yüzün
Otuz altısı
Sivrihisar Kadısı
Olarak devam etmekteydi.
Hızır Bey Çelebi’nin bu göreve
Hangi tarihte geldi bilinmemekteydi.
Bin
Dört yüzün
Kırk sekizinde
Müderrisliğe başlar,
Bursa’nın bir medresesinde…
Fatih çağının ünlü âlimleri
Molla Kastalânî ve Muslihiddîn ile
Hocazâde ve de Hayali gibi isimleri
Bu medresede, umudun baharına bilinmektedir.
*
Fatih Sultan Mehmet ki; ona çok değer vermiş
İlme giden yoldaysa; ne renkli düşler dermiş.
…O gün Ulu batlı Hasan İstanbul’a bayrağı dikivermiş,
….Fatih’in fermanıyla yeni başşehrin ilk kadısı
…..Hızır Bey çelebi oluvermiş.
……Orta çağ kapanıp, yeni çağa yol alınıvermiş.
…Fatih’in Hızır Bey Çelebi’ye
….Değer vermesinin söylenir sebebi diye;
Tahta geçişinin ilk yıllarında
Umut dolu ömrün zor yollarında
Yaşarken hayatın uç kollarında
Bir acem gelmişte Türk illerinde,
…Bilgisiyle ezerdi her âlimi
….Fatih Sultan Mehmet çok üzülür, derdi görmeyin halimi
…..’Yok mu! ’ diye gürledi ‘bununla baş edecek,
……Türkün bilgilisi ve aklı selimi’.
*
Tavsiye edilirde, Hızır Bey kendisine
Bir meclis tertibine, girer kılık sipahi
Acem bilgin söylerken, lafa girer ve dahi
Üstünlük sağlayınca, herkes efendisine
Hayretli bakışlarla, kim diye göz atarken
Fatih’in sevgisine, mazhar oldu burada
Ulu Hakan Fatih de, böyle erdi murada
Ezilirdi acem bilgin, üstün ilim satarken
Artık vardı bir bilgin, acem âlimden bilgin
Fatih’in başı dikti, Türkler yürüyecekti
Nebi’nin Müjdesine, aşklar bürüyecekti
Çalıştı ne benlikler, buna akıllar çelgin
Aşk odur ki ey gözüm, adıysa İstanbul’du
Türkoğlu Türk’e bu yurt, Fatih’le nasip oldu
*
Dönelim biz yeniden Hızır Bey’in yaşamına
Devam edelim mısralara kaldığımız yerden
Hızır Bey asıl şöhretini kazanmıştı birden
Edirne’deki Mısır ya da Suriye’den gelen
Arap âlimiyle girdiği bu tartışmada fiilen
Üstünlük sağladığı için Fatih’i çok memnun eden
…Bir Osmanlı âliminin başarısı karşısında eğilen
….Sultan ki; sırtından kürkünü çıkarıp giydirdi
…..Bursa’daki Sultan Çelebi medresesine
……Elli akçe maaşla müderris olarak görevlendirdiydi.
…….Edirne’de üç şerefeli Medresede de ders verdiydi.
……..Bin dört yüz elli bir deki
……...Yanbolu Kadılığı da onun sonraki görevlerinden biriydi.
Tekrar olacak ya olsun, fetih olunca İstanbul
Yeni başşehir olunca, yedi tepeye uzar yol
Peygamber müjdesi şehre, nasip olur ilk kadılık
Şehrin ilk hizmetindeyse üslendi çok önemli rol
…Adliye ve belediye hizmetlerinde hakka uygun
….Emniyet ve imar işlerinde göze doygun
…..Önemli düzenlemeleriyle, kadı gördü şehir ay oğul.
*
Ancak o
Bu görevdeyken
Mevsim kış, aysa ocak
Yılsa bin dört yüz elli dokuz
Genç sayılabilecek bir yaştayken
Hakkın rahmetine kavuştu biliyoruz;
Elli iki yaşındaydı çekip dosta giden
Beklenmedik bir andaydı daha çok işi varken
Ahiret kapısı zeyrekte diye, bak söylüyoruz…
Kadıköy
Değil ki, bir köy
İstanbul’un beldesi
Sakın ha köyde nesi
Deme, dinle hele ben sesi,
Burası başşehrin ilk kadısına
Arpalık olarak verildi tarafına
Belki de Kadının köyü dedi Fatih kendisi…
Bu günkü
Unkapanı’nda
Hızır Bey Çelebi’nin
Kendi öz ismini taşıyan
Bir mahalleyle bir cami varlığı
Yüzümüze yayılan sevinç tutarlığı
Bilirim yine de ben, var ondan bilgi darlığı
Mutlaka gidermeliyim dostlar bu noksanlığı…
*
Burada öğrendi Arapçayı, Arap ülkelerine gitmeden,
Osmanlının âlimlerindendi, yüzünden bedene nur akseden,
Hem ekolde Fahrettin Razi’nin, kelam ekolüne devam eden
İkinci İbni Sina, İlim Dağarcığı ve de İlmin Âlemi
Gibi isimlerle kendisine, değer verilip, hitap edilen
…Değerli bir âlim olarak yaşadı, örnek bir şahsiyetti
Taassuptan uzak, açık fikirli, ince ruhlu olduğu
Yaşayan her canlıya bilinir onun sevgiyle dolduğu
Hesabın çetinliği ve dehşetiyle sararıp solduğu
Hayat sınavını kazanmaya daha çokça yorulduğu,
…Bilinir ve de kendisinin latifeden hoşlandığı,
….Yüksek bir şiir kabiliyetine sahip olduğu
Eserlerini söyleyeyim ben dostlar hemen.
İlmi çok geniş ve engin olmasına rağmen,
Az olmuştur eseri, çok olsa da beklenen
Daha fazla eserler olsa da hedeflenen
Az ama öz eserler, kaleme almasının
Birinci sebebiydi, denir idarecilik
Görevinin yanında, gösterilir öncelik
Genç denecek yaşında, yola koyulmasının
…Pek kıymetli talebelerinin ilme doyurulmasının
…Sebep olduğu söylenir.
….Dosta vuslata daha geç yürüseydi
…..Daha ne eserler verecekti denir.
Hızır Bey Çelebiyle Molla Fenârî dostu
O zamana kadar ki, tüm âlimlerin üstü
Olarak kabul gördü, onlar söyler sözünü
Bilip söylediler de, kulaklara öz düştü…
…Hızır Bey Çelebi’nin; el, göz ve dil emeği
….Ebcet hesabıyla, geliştirmiş tarih söylemeyi
…..Ebcetle tarih düşürmeyi icat eden kişi diye söylenir
……Bilinir yek başına bu da onun bir özelliği…
Türkçe, Arapça ve Farsça, şiirleri yazmışsa da
Bu yolda da kalemiyle, engin kuyu kazmışsa da
Ancak birkaç mısra kalmış, Arapça ve Farsça şiir
Bunlardan biri Müstezat, adlı meşhur eseridir
…Bu eser ki onun Arapçaya hâkimiyetini gösterir.
….Ayrıca bu manzum eserde aruz veznini
…..O devirlerde asla görülmeyen bir ustalıkla
……Bir nakkaş gibi ahenkle işlediği yazılır ve söylenir.
Daha ünlü eseriyse Akait’ten bahseden
Cevâhir-ul-Akâid, kasidesi akseden
…..Göze kulağa ve ruha hitabeden
…...Yüz beş beyitten müteşekkil bu Arapça kaside,
……Medreselerde ders kitabı olarak okutulmuş mazide…
…….Birkaç kere basılmış ve şerh edilmiştir
……..Bu Manzume eser Türkçeye çevrilmiştir.
Kaside-i Nuniye, en meşhur eseriyse
Yüz beş beyitlidir, yine bu emeğiyse
Kelam meseleleri, önemine göreyse
Maturidi ekolü, olmuş içeriğiyse
….Bir veya birkaç mısrada ele alınmıştır.
…..Bu güzide eseri de pek çok kimse tarafından
……Şerhler ve tercümeyle değerlendirmek için
…….Kalemlerle kağıtlara bir güzel iştahla dalınmıştır…
Hızır Bey Çelebi'nin üç erkek, iki de kız
Peri masallarına, beş çocuk hazırladı
Onlara layık baba, olmaya çabaladı
Miras diye ahlakla, bilgi bırakan halkız
…O da Tazarruat adlı esrin sahibi Sinan Paşa’yı
….Alim ve edebiyatçı şahsiyetler Ahmet Paşa ve Yakup Paşa’yı
…..Kızları Sultan hatun ile Fahrunnisa’yı
…...Bu bilinçle yaşama hazırladı Hızır Bey Çelebimiz.
……Böyle bir ilme ve yaşama gıpta edelim hepimiz..
Feyzullah Kırca
Akbaşlar Köyü / Dursunbey
Kayıt Tarihi : 2.7.2010 10:03:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Susmasın
TÜM YORUMLAR (12)