İstanbul'u Yaşamak
“Sanki İstanbul’da yaşamıyorsunuz? ”
Dedi, otobüs şoförü
Sinirlenip yerinden kalkarak:
“Sırayı bozuyorlar diye otobüse almayayım mı insanları? ”
Kimbilir hergün kaç kez yaşanır
Benzer tartışmalar
Salça kavanozu otobüslerin
Bezgin, asık yüzlü insanları arasında,
Eminönü’nden kalkan bir otobüsteki gibi.
“Sanki İstanbul’da yaşamıyorsunuz? ”
Ne çarpıcı bir soru.
İstanbul’da yaşamak bir yaşam biçimi.
Taşı toprağı insan bu şehrin,
Taşı toprağı bina, araç.
Mili miline yaşanıyor hayatlar,
Güneşin nereden doğup nereden battığını
Görmüyor dar sokaklar.
Hava bile giremiyor aralarına
İç içe, dip dibe binaların.
Bu yakınlık yanıltıcı aslında,
Vapur iskelesinde, metroda
Solukları birbirine karışacak kadar yakın bedenlerin
Savrulmuş sınırsız uzaklara ruhları.
Hayatları, hayalleri, değerleri, amaçları bambaşka.
Kalabalıklar içinde yalnız insanları,
Ancak mezar eşitliyor tezatlar şehri İstanbul’da.
Saçaklara saçılmış başka şehirlerde,
Dinazorlara benzeyen beton kutulara
Hapsediyor kendini
Güvensiz ama vazgeçilmez İstanbul’da.
İhtişamlı kubbelerin altında
Bir cami köşesinde, sessizce
Dua eden bir erin avuçlarına dökülen rahmet
Kuşatır İstanbul’u,
Işıltılı gecelerin ötesinde
İzbe, tekinsiz sokak aralarında
Atılan sessiz çığlıklar acıtır,
Günaha kapanan kapılar incitir.
Her şeye rağmen umutların büyülü şehri İstanbul
Bahar en güzel İstanbul’a gelir,
Kar en beyaz İstanbul’a yağar,
Alev kırmızısı laleler en ateşli İstanbul’da açar,
Dolunay yıldızları söndürüp
İstanbul’da öpüşür denizle, geceleri.
Efsane sevdaların,
Sonu gelmez hayallerin,
Kapalı kapılar ardında karanlık oyunların,
Sefahatlerin, saltanatların başkenti İstanbul.
Başı belalı güzeller gibi,
Güzelliğin zorunu yaşar asil İstanbul
Kızılcık şerbeti içerek.
Günlük telaşlar içinde zaman akıp giderken
Kalabalıkları öğüten çarklar arasında
“Ben” olabilme derdinde herkes, ama
İstanbul sadece görebilenlere sunar
Mücevherlerini cömertçe.
İstanbul’da yaşamak başka, İstanbul’u yaşamak bambaşka
Siz hiç İstanbul’u yaşadınız mı?
İstanbul’a dokundunuz mu?
Ben dokundum.
Nasıl mı?
İnsanların duyarsızlığından, biganeliğinden sitemli
Görmüş geçirmiş İstanbul,
Her birinin bir biçimde kendini didiklemesinden tedirgin.
Tarihin annesi İstanbul
Biraz yorgun, biraz mahzun, ama
En çok ümitli.
(İstanbul 2006)
Şule Bilge ÖzkeçeciKayıt Tarihi : 22.4.2006 16:43:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)