Kâmuran Esen - İstanbul Sizin Olsun / de ...

Kâmuran Esen
146

ŞİİR


11

TAKİPÇİ

Benim gibi küçük bir kasabada mı yaşıyorsunuz? Zaman zaman çevrenizden sıkılıyor musunuz? Kasabanızın olanaksızlıklarından yakınıyor musunuz? Veya ne bileyim daha büyük şehirde yaşamak, büyük şehrin olanaklarından yararlanmak istiyor musunuz? Bu sorulara verdiğiniz cevap “evet” ise, size şöyle bir İstanbul’a gitmenizi öneririm. Şöyle bir gitmek yetmez. Birkaç gün kalacaksınız, büyük şehrin yoğun kalabalığında ve trafiğinde, önemli işlerinizi halletmek için koşturacaksınız.....İşte o zaman yaşadığınız küçük kasabanın güzelliğini anlayacak, küçük yerlerde yaşamanın rahatlığını farkedeceksiniz. Çünkü insanlar, bazı şeylerden uzak kalınca ancak onların güzelliğini anlayabiliyor.

Geçenlerde üç-dört günlüğüne İstanbul’ a gitmiştim. Şarkılara, türkülere, şiirlere konu olan İstanbul’a. Orhan Veliler’in, Yahya Kemaller’in şiirlerinde anlattığı İstanbul’a. Hani diyordu ya Orhan Veli; “İstanbul’u dinliyorum gözlerim kapalı.” diye..... Sağ olsaydı eminim İstanbul’u dinlemek istemezdi şimdi. İstanbul’un güzelliği o şiirlerde ve şarkılarda kalmış. Onun güzelliklerini görebilmek, sezebilmek öyle zor ki. Peki ya sıkıntıları ve zorlukları? İşte bunları her yerde ve her zaman hissedebiliyorsunuz.

Bir defa, büyük şehir yutuyor sizi. Uzayda bir nokta gibi hissediyorsunuz kendinizi. Kim olduğunuzun, ne olduğunuzun ne siz farkındasınız, ne de başkaları farkında. Kasabanızda, karşılaştığınız herkesle selâmlaşmanın ve ayaküstü sohbet etmenin eksikliğini hissediyorsunuz. Aynı apartmanda oturan insanlar birbirini tanımıyor, selâmlaşmıyor. “Yere baksan yer ırak; göğe baksan gök ırak,” misali. Yüzlerce insanla karşılaşıyorsunuz, hepsi yabancı. Ne “merhaba” d iyen var; ne de gülümseyerek hafif başını eğen bir Allah’ın kulu...... Selâm vermek bu kadar mı zor? ..........İnsanlar birbirinden öyle uzak ki. Hepsi iç içe, ama aralarında dağlar var gibi. Duygusal olarak, birbirlerine yaklaşamıyorlar. Kalabalıkta yalnızlığı yaşıyorlar. Siz de o kalabalıkta kendinizi yalnız hissediyorsunuz. İnsanlık ilişkileri kopmuş çoktan. “Ölüyorum” deseniz, bir bardak su veren çıkmaz. Sanki dilini bilmediğiniz yabancı bir ülkede gibisiniz.

Hele hele mağazaların veya çeşitli iş yerlerinin isimlerinin genelde yabancı kelimeler olduğunu görünce, şaşkınlığınız iyice artıyor. Benim gibi yabancı diliniz de yoksa, vay halinize! ... Kalabalıktan ürküyor, gürültüden, hele hele yoğun trafiğinden bunalıyorsunuz. Yaşadığı küçük kasabada istediği yerde, karşıdan karşıya geçmeye alışmış biri olarak şaşırıp kalıyorsunuz. Trafik işaretlerinin, görevlilerin sizi yönlendirmesini garipsiyorsunuz. Kalabalık yaya kaldırımında size omuz vurup geçenlere bakakalıyorsunuz.

Tamamını Oku