Bu şehirde gün, düşünmek, hissetmekle başlar
Ara sokaklarında hayatın.
İstanbul; mendil almaktır sokak çocuğundan.
Nohut pilav yemek, ara sokaklarda kaybolmak, yanlış yollara sapmaktır.
İstiklâlde oturup fal baktırmak, Gülhane Parkı'nda dalıp gitmek denize
Ya da boğazda nazlı bir martı olmaktır İstanbul.
Aşk kokar havası.
Onu sevmezsen ve anlarsa bunu
Neye uğradığını şaşırırsın.
Tuzaklarla dolu yüzünü gösterir.
Kıskançtır çünkü, kıyaslanmaya gelemez.
Duymak lazım İstanbul'u.
Her taraftan ayrı bir ses takılır kulağına insanın.
Bu curcunada yaşamayı öğrendin mi deyme keyfine
Koymaz insana artık trafiği, karı, yağmuru, çamuru, depremi...
İstanbul, sırf İstanbul olduğu için de mutlu etmez aslında.
Acılarda çeker, çektirir anlayacağın.
Sönmüş ocaklar, korkunç insanlar, bataklıklar,
Dipsiz uçurumlar da barındırır yüreğinde.
Nerede durmak gerektiğini bilmek önemli.
Eğer sen bir çocuğun gülümsemesiyle de mutlu olabiliyorsan,
Burada binlerce gülümseyen çocuk göreceksin.
Bir şehri hissetmeyi biliyorsan,
İstanbul sana Kızkulesi'nden gülümser zaten,
Neler yapman gerektiğini öğretir zamanla.
Öyle ya da böyle alışırsın, seversin bu nazlı hanımı.
Sonra kopamazsın.
İstanbul'a ayak basmayagör birkez,
Bu nazlı hanımın kollarında sarhoş olmamak işten bile değil.
Kayıt Tarihi : 22.4.2006 00:46:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)