Önceleri yalnız Konstantin’in kadınıydın gizemli,
dünyaya kapalı tarihim yıktı surlarını, döktü sırlarını;
peçenin arkası afet-i devranmış
Şimdilerde güzel bir kadının gamzesinde bir ben gibi durur kız kulesi
Ve gökdelenlerin, bu güzel kadının yüzündeki sivilcesi
Gözündeki sürme gibidir Haliç, Pierre Lotti’nin yerinden
Sanki hala seni izler hayranlıkla evinin penceresinden
Galata’dan yükselir kanat sesleri Hazarfen’in
Zafer çığlığı martılara emanet
Her bir camii İstanbul’un pamuk elleri
Sanki gökyüzünü tutar minareleri
İşte hala su yüzlüsün sana atılan çamura rağmen, hala berrak
yaşını hiç ama hiç göstermiyorsun İstanbul
hala taşın toprağın altın ama
verdiğin kadar alıyorsun İstanbul
Durmadan emzirir milyon çocuğunu yedi memeli İstanbul
verdiğin çiğ süt, nihayetinde,
hala kahpesin bir çoğumuzun gözünde
Kimileri memenin ucundan emmekte; kimileri sırasını beklemekte
kimileri de birilerinin ağzından sızan sütle yetinmekte…
Üstad der ki; “ Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa’’
Bizde kalmayan Vefa sende bir semte emanetti oysa
Şairler kalem kırar uğrunda, sevdaları amansız
Sen aldın aramızdan bir çoğunu zamansız
Biri ki gözleri kapalı dinliyordu seni, aşkınla deli
Kurduğun tuzağı görmedi bir garip Orhan Veli..
Kaç şaire “Ah İstanbul” dedirttin.
Bilmem kaç şairi aşkınla delirttin.
Bu ahlardandır belki, bilmem neden
İki yakan bir araya gelmiyor İstanbul
Öyle ki
Seni yazmayan; kalem,sana yazılmayan; şiir
Seni sevmeyen; şair
görülmemekte
Ya ben şairlikte karar kılamadım ya da seni sevmekte.
Kayıt Tarihi : 3.2.2008 21:49:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!