İstanbul mu ki burası,
Kıtaların kanatlarına kurulmuş.
Değil mi ki sen bir askersin
Matarandaki suyun tadı kaçmış.
Ve sen bunca acı içinde
İstanbulu düşünmektesin.
Anadoludan gelip geçtiğin boğaz köprülerini...
Hayır burası İstanbul değil.
Burası Hasdal Askeri Kışlası,
Ve artık sen sen değilsin.
Sen bir askersin gönlün yaralı
Durmaz içindeki sancı.
Bu sokaklar o sokaklar değil,
Bir zaman caka sattığın.
Sanal bir şehrin caddelerinde dolaştın,
Sana uygun adım emredildi.
Sen yürüdün.
Uzaklarda bıraktığın şehrin sokakları;
Orada bir kızın iflahsız bekleyişi
Senin düşüncene katamadığın...
Bırakıp kaçtığın için lanet okuyacak sana.
Sen yürüyorsun her yanın kan ter
Sırtında çantalar kanpetler
Boyaların akmış göğüs çukurlarına.
Bilesin asker burası İstanbul değil.
Martıları sen uzaktan gördün,
Vapura binmek için onbeş gün beklemen gerek.
Hayal kuramazsın sen
Kulağın çalacak düdükte.
Birazdan götürecekler marşları iyi bilmen gerek.
Öyleyse dışarıyı boşver;
Boşver batanları ve çıkanları,
Boşver İstanbulun loş sokaklarını,
Boşver inmişse sahillere şehvet,
Boşver betonlaşmışsa hayat
Sen içindeki çocuğu diri tut.
Volta attın geceleri ranza diplerinde,
İstanbul çok uzaktaydı,ışıklarını seyrettin.
Uçaklara baktın,dilek tuttun.
Sigara yaktın seni efkar bastı,
Anlamadılar seni, gariptin.
Sen İstanbulu düşünüyordun
Onlar seni yoksaydı.
İstanbul bu iki günlük bir aşk değil.
Bu özlem aylarca sürecek.
Aylarca bir yanın hasret,bir yanın vuslat;
Çıktın, dışarı başka bir dünyaydı
Sen başka bir dünyanın adamı...
Sol yanın uygun adıma amade,
Sağ yanına konmuş göçmen duygular.
Akşama gideceksin seni arayacaklar.
Dikkat et asker
Dünyadan iz taşıma
Gördüklerin sana kalsın,
Yaşadıklarını hatırlama
Sen sakla yaralarını
Sana gönül vermiş kızın adı gibi
Aç oku geceleyin.
As ranzana dileklerini
Yıldızları seyret
Ruhun sallansın gece boşlukta
Sen ruhunu satma asker
Bir kaç sigaralık zamana
Bir saatin günler sürdüğü zamanlar yaşadın
Bütün benliğinle bekledin şafak gününü
Arzularını bir kenara koydun
Şehvet sana uzaktan da göz kırpamadı.
Düşünmek yenilmekti zamana,
Kafanı yokladın bomboş...
Bir şehrin hacmini ölçmek senin neyine
Yol işaretleri yeterli olsun sana
Aldanma bilboardlardaki dişlek kadınlara
Hayat reklam kadar değil.
Anla görüntü bir hikayedir.
Hikayeleri hikeyesizler uydurur.
Bu da senin hikayen asker
Tektifler, kamuflajlar, botlar
Çelik başlıktaki yüzün ne de masum,
Tüfeğini siliyorsun her sabah
Bu senin yaşadığın aşk değil.
Beynini kemiren bir ses:
Esas duruşunu göster asker
Bütün avazınla bağırdın;
Piyade er Falan Filan, emret komutanım
Bu senin yaşadığın düpedüz askerlik,
Matnık safsatadır unutma,
Unutma aklın da bir sınırı vardır.
Sınırın öbür yanı bu senin yaşadığın.
Ne vardı aşkettiğin şehri bıraktıracak
Güleç yüzünü dönderdin askerlik şubelerine
Esrik kız gözlerini okumak varken;
Neden bir yolculuğu böyle tasarlamak
Şimdi ne bir kadın
Ne de bir teselli sevgi sözcüklerinden.
Sadece bir paradoks yaşadıkların:
İstanbul mu dışarı; dışarı mı İstanbul?
Ha İstanbul; ha dışarı
Sen herhangi bir askersin işte.
Kız kulesini seyredemiyeceksin aşkınca
Dalgalar sana maziyi hatırlatacak.
Bir denizi ilk görmenin çarpıntısı...
Seni bir sıkıntı saracak:
İçtimaya yetişmek
İşte bütün mesele bu.
Yok sayacaklar geç kalırsan
Firara teşebbüsten tutanak tutacaklar.
Bu sana çok koyacak
Kıyasıya asker olduğunu hatırlatacaklar.
Sabaha ne İstanbul; ne dışardakiler,
Sadece sabah koşusu ve marşlar:
Harmandan gel harmandan
Gel kaçalım Hasdaldan
Sevdanı çeke çeke
Bıktım usandım candan.
Vücudun terden ağır kokulu
Gözlerin çalacak düdükte
Bir içimlik çay molası,
Bir sigara yakacaksın,
Bir duman havada raks edecek
Kulaklarında asker komutları
İste böyle asker
Burası İstanbul değil; Münih de,
Burası Hasdal Askeri Kışlası
Sen de herhangi bir askersin işte.
08 Haziran 2001
Hasdal/İstabul
Kayıt Tarihi : 12.3.2012 16:40:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!