İstanbul Leşi Şiiri - Emine Tansu

Emine Tansu
26

ŞİİR


6

TAKİPÇİ

İstanbul Leşi

Önce saçlarımdan tutuşmaya başladı,
Belleğimden sökülen tahtaların arasında kaynayan hamamböceklerinin istilacı alaturkaları.
Bozuk bir şubat, eksik bırakılan tüm ayları tamamlıyordu.
Nasıl oldu anlamıyorum.
Yapış yapış bir ikindi arefesinin soğuk ve dingin parmak uçları, avuçlarımdan adım adım bir heyelan seferber etti.
Mola yerleri soğuktu.
Ve ben o zaman, şimdikinden daha korkaktım.
Başımda esecek bir İstanbul'un, manidar bir eylemsi niteliğinde yeller taşıyacağını bilmiyordum dallarıma, hem de kavaktan.
İstanbul başımda, başım dallarda, dallar rüzgarda...
Ki deniz, İstanbul kadar özlemdi, martıların gümüş rengi yemiş kanatlarının yorgunluğunda.
Sade bir ateş düştü, paçavralarından soyunan esmer suratlı yalnızlığımın, kır düşlü kışına.
Sanırım o zamandan beri yakıyorum, elimden düşüremediğim notaların ürkek bir porte üzerinde durakalan anlamlarını.
Kimse bilmez.
Her bir 'es', susacağın zamanların intikam vaktinden önce dolanır diline.
Ve ezbere bildiğin şarkıları, bir akordeon körüğüne takılan parmakların kıvılcımında unutuverirsin.
Bildiklerin es olur, bildiklerin iki vuruşluk sus...
Beni sırtımdan vur!
Bilmediklerimi, sırtımdan sus!
Kıy bütün aysberglerin canına. Ki senden daha soğuk durmuyorlar bu uçsuz koridorların boşluğunda...

Yelkovan kaç kez parçalanırdı akrebin etrafında, soylu içerikler edinerek?
Ya da akrep ne kadar beklerdi onu, belli etmeyerek, asil ısırıklarından sıyrılmış gecede.
Umurunda olmadığını sansa da yelkovan; akrep onsuz, bir 'hiç'e delalet ediyordu.
Ve ikisinin de elinden bir şey gelmiyordu.
Akrep, yelkovansız... Zaman zamansız... Sürünüyordu.
Bu sürüngeç zamanın perişan kollarında, tuhaf iksirlerin başımı kahreden travmalarına yüksünmeye başlıyordum.
Gözüm nereye baksa, kör duruyordu kekeç çan seslerinden kalan duvarların suskunluğu.
İsli sonbaharlar türüyordu adımlarımda, karşılığı imkanlı aşklar...
Bavulumdan sarkan alaycı ip cambazları, ilmeklerini sökmeye çalışıyorlardı, logar kapaklarında tökezleyen mumya kelebeklerin.
İstasyonlarda bütün saatler durgundu...
Yasaklardan çalıntı bir aşkın masum kaçaklığını, izbe tarihlere düğmeleyerek sezinliyordum içimde.
'Ben ki, belki... Sevdim, amansız sevdim...'
Ve sana geldim... Uğramadığım yerleri kalmadı kaza paslı kötücül garların...

Sonra... Boz sabahlarında yalın hikayeleri kaldı kentlerin.
Sokakları boşaltılmış, karanlıkları alınmış, cinlerin bile eyvallah etmediği kırık sabahları.
Erguvan renkli bir hücum boşaldı gözlerinden başlayan dünyaya.
Bir ben kaldım, bir de yarım bırakılan ne varsa içimden söylediğim.
Karanfil sokağında kuşları astılar sonra birer birer.
Çığlıkları sorgusuz bırakıldı, cehennem ateşinde kanayan canlarının mayasız kefaletine.
Karanfil sokağında bir sabah, gözlerini astılar...
Hiç bu kadar erken bastırmamıştı akşam sinirlerime.
Yazık ki,
Ve ne kadar yazık ki, seni çıkabileceğim yokuşları bile kaldırmıştı belediye işçileri, çöp tankerlerinin tekerine.
Bana kalan, bıçkın bir seremoni sunmaktı, bükülen dağların eğreltilerine, koşulsuz...
Artıkların bile çoğalabileceği yığınaklar varken leş tepelerinde,
Ben neden bu kadar yalnızım?
Hem de seninle.
Varsın, yoksun olsun suratımın ilgeçleri yine,
Varsın, yoksun olsun tepinip duran yüreğim senden.
Varsın, yoksun... Varsın ve yoksun işte!

Seninle yalnızım... Yalnızlığım seninle...

Bir sabahın, ardına düşülmez artığıyım ben.
Şimdi yanımda olsan, yine eksik kalır gözlerimin dalgınlıkları.
Ertelediklerimiz; bir sen, bir benden ibaret işte.
Kısır döngünün, kısırlaşmayan emaresi.
Sen, bendeki 'sen'i; ben, sendeki 'ben'i, moral ötesi bir aleme götürürken,
'Başucumda Müzik' kifayeleniyordu, iklimlerin öğle vaktine değip kaçan sıcaklığında.
Bozgun yedim, içerledim, durdum...
Yanağımdaki otobüsü, bir mendilde unuttum.
Ve otobüsten inerken, bir hamalın sırtına vurdum bütün yükümü.
'Bu kadar mı? ' dedi ve sustu; bakışlarının uykusuz, esnemeye meyilli, efendi varoşluğunda.
Kitabı ona verdim.
İçimden bir sen akıyordu.
'Başucumda Müzik' onun sırtında susuyordu.
Ve ben, zamanın ayrılığında yine,
'Seni sevmek için bir neden bulamıyordum...'

Emine Tansu
Kayıt Tarihi : 10.12.2004 14:02:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Emine Tansu
    Emine Tansu

    sn. karataş, banyatunga ve suvarı_07.
    yorumlarınız için teşekkürümü bu kadar geciktirmiş olmam,
    artık kelimelerin elinden tutup bir cümleye bağlayamakta sıkıntı çekmemden midir; duygu yükü, ağrı bulutu olmaktan mıdır bilmiyorum ama, günümü kıvandırdınız.
    her bir cümleniz kadar ısınsın içiniz bu soğuk günde :)

    Cevap Yaz
  • Nurullah Muslu
    Nurullah Muslu

    Ben neden bu kadar yalnızım?
    Hem de seninle.
    Varsın, yoksun olsun suratımın ilgeçleri yine,
    Varsın, yoksun olsun tepinip duran yüreğim senden.
    Varsın, yoksun... Varsın ve yoksun işte!

    Seninle yalnızım... Yalnızlığım seninle...


    MALESEF AŞKIN BİTTİĞİ AN, SÖZÜN TÜKENDİĞİ ANDIR...
    ONUNLASIN AMA ONSUZSUN...YANINDADIR AMA YALNIZSIN...SONRASI YİNE HÜSRAN, VE DERSİN Kİ..? VARSIN,YOKSUN OLSUN ELLERİM. VARSIN,YOKSUN OLSUN DİLLERİM. VARSIN, YOKSUN KALSIN GÜLLERİM SENDEN...DİYE FERYAT FİGAN EDERSİN, AMA NE ÇAREKİ, OLAN OLMUŞ. GİDEN GİTMİŞ. BİTEN BİTMİŞTİR...BENCE YENİ UFUKLARA YELKEN AÇMANIN ZAMANI GELMİŞTİR...ŞAİREMİN YÜREĞİNE SAĞLIK...tam puan...

    Cevap Yaz
  • Yüksel Nimet Apel
    Yüksel Nimet Apel

    Merhaba size çok şey ifade ediyor olmalı,ama beğendim mi ?beğendim..Bir esrarı sürükleyiciliği var severim böyle şiirleri,hikayeleri lakin biraz daha kısa mı olmalıydı tartşılır tabii ki.Yalnız yiğidi öldür hakkını ver derler birikimlerinizin çok olduğu belli,durup dururken herkes böyle yazamaz.Kutluyorum selam ve sevgilerle..

    Cevap Yaz
  • Mehmet Şakir Karataş
    Mehmet Şakir Karataş

    hayat sıradan bir deneme değil ...hayatın taşıdıkları ile hayatı taşıyanların yükü aynı olur mu....fazla bir ağırlığı olmayanların kendini taşıması kolayda....ya insan olmanın ağırlığını taşıyan(lar) bu daracık mekan (dünya), ve kısacık zamanda, bu kadar yükü ( hayatı) kaygısız taşıyabilir mi...hem kaygısız olmak kendine saygısızlık değil mi...

    saygı ile
    mehmet şakir karataş

    Cevap Yaz
  • Mustafa Sülü
    Mustafa Sülü

    ben zaten buralardaydım. sadece izliyorum....

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (8)

Emine Tansu