İstanbul'la Dertleşmek / Çığlık

İrfan Karapınar
165

ŞİİR


5

TAKİPÇİ

İstanbul'la Dertleşmek / Çığlık

…ve gökyüzü karanlıktı

İstanbul tahtına kurulmuş öylece oturuyordu

Ben şimşeklerde yıkanan bahtımı emziriyordum

İstanbul mütebessimdi

Feryadımı susayan kelimelerin sırrında uyuttum
Canım yanıyordu dakikalar seneler kadar uzundu
Gözyaşımı sakladım insanların şerrinden
Kalabalıklar sessiz bir bilmişlikle yürüyordu
Ben tükeniyordum
Canım yanıyordu

Yağmurun öfkeli damlacıkları fena siyahtı

İstanbul tekerlemeler gibi sayıklanan sevgili
Sokaklarında asırların ihtişamı sinmiş muazzam diyar
İltifatından depremler doğuran şehir konuş
Sırrına vakıf hikâyelerde canlan
Bak ne ıstıraplarla sancılarım kükrüyor
Göğsümde ateş dallı dikenler
Canım yanıyor

Şairler çektikleri sıkıntıları anlatamamaktan fena tedirgin

Ey İstanbul hey İstanbul silkin İstanbul
Uyan
Sesine ses versin seni duyan
Haşmetin asaletin engin derinliklerinde dalgalanan
Tembel karakterlerin miskin laflarına aldanma
Sen değil misin kaldırımlarda gölgeler gezdiren dev
Elimde gümüş bir şamdanla asırlara yayılarak seni aradım
Kimseye danışmadan
Nerede senin devliğin
Tenimde terinin ürperten ıslaklığı
Ey İstanbul ey sevgili
Uyan
Uyannnnn
Canım yanıyor

İsli sözlerimde manidar kinayeler fena yakıyor

Malumudur ariflerin aynı meyhanenin sarhoş loşluğunda yıkanmışız
Günahlarımızla tövbelerimizle sallanır gezeriz
Bir ihtimal belki yarın ileride derken zaman tükenir
Telkinidir şairlerin özlü sözlerindeki gerçek
Belki terkedilmişlik belki yalnızlığın meçhul tünelinde gezinirken
Bir dem siyah bir dem gurûb bir dem şarap
Ey ahmak kafam zonklama artık ben günahkâr neyleyim
Çirkinliklerimi sırlarımla örttüm ki her an güler nefsim
Neyleyim neyleyim
Bir toz bulsam ardından koşsam
Bir aşk bulsam yansam yansam
Bir ses bulsam kılavuzum eyleyim
Neyleyim neyleyim
Bunalımların tükürdüğü yerdeyim
Anılar garip anlarıyla beni esir alıyor
Canım yanıyor

Ben bir hiçim
Hiçlikten de öteyim
Uslanmaz bir acayip ademim
Ne derseniz oyum
İltifatların engin sarhoşluğundan tükenmişim
Kendi kırbaçlarımın ıslıklarında ürperirim

Bir akrep beynimde düşüncelerimi fena sokuyor

Ey Fuzulî ıstırap senden armağan
Ey Nedîm İstanbul senden uzayan bir aşk
Ey Gâlip senin ateşin kanımı ısıtıyor
Ey Bâki sedanda hoş bir yankıdır beni sınayan
Ey Nâbi doğruluktur senden çağlayan
Ey Nef’i hicvindir ta yürekte kanayan

Bir bohem hayatın tutsaklığında yaşamak
Bir kadehte şahikalar eriyor bilen yok
Nedamet çırpınışlarında ebedi bir yıkılış
Kasrında uzanmış yatıyor cananında canın hükmü yok
Canım yanıyor

İstanbul çığlığım varır mı saltanatına
Duyar mısın bu cılız bedendeki canhıraş acıyı
Canım yanıyor

Ateşi dudaklarından öpeyim derken fena yanılmışım

Bir sızı en hünkârım yalanlarımı alenen yağmalamış
Ölümü boş bir ahenkle bekleyen tarumar gelgitlerim
Bakmayın siz manasızlığımda mana gizlemiş ruhum
Garip bir divaneyim ki acep nasıl körlüğüm silinir
Liyakatsiz sözlerimin ardında şikayetlerim yatar
Pişmanlıklar sefil rüyalarımın sinsi bekçisi
Üstelik doruklarımda asil bir veda serilmiş bekler
Vefasız vakitlerin tercümanıdır hayat denen muamma

Kabulümdür kıymetsiz kefende kıyam edeyim

Kirlenmiş bir beyazdır aldanmışlığım
Kendime Fildişi Kuleler yaparım nihayetsiz akşamlarda
Muteber seyyahların sayfalarından biçimli anılar düzerim
Yolculuklarım nafile sonbaharların yakarışında dolanır
Karanlık heykellerim yıkılmayı bekleyen kumdan kalelerimdir

Cinnetin zifiri bilinmezliklerinden bir çift göz fena bakıyor

Ey İstanbul ey sevgili
Aydınlıkta güzel karanlıkta özelsin
Ne kadar nadim olsam varlığımdan bîhabersin
Ey sefamı sefaletle süsleyen şehir
Ey sedamı karanlığınla boğan kebir
Cürmümü anlattım hiç duymasan da
Cezam Allah’tandır sen görmesen de

Günah yorganına sarıldığını bilmek fayda etmiyor
Gafletle boyanmış umursuz göze perdeler inmiş
Yetim duygular büyür hüzün tarlalarında
Kıblesi yanlış dostlukların yalancı içtenliği
Ateş kirpiklerimden sahte alemlerin ağını örüyor
Çığlığım sancılarımın kıpkırmızı çaresizlikten savrulan işkencesi

İstanbul yine mütebessim

Ben şimşeklerde yıkanan bahtımı emziriyorum

İstanbul tahtına kurulmuş öylece oturuyor

Ve gökyüzü karanlık

Hep aynı sahnenin tekerrüründe dans ediyorum

Eylül 2007

İrfan Karapınar
Kayıt Tarihi : 4.9.2007 11:55:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Mehmet Ali Terken
    Mehmet Ali Terken

    Günün şiiri köşesine yakışan bir şiir okudum.Altında imzası olmasa da 'bu İrfan Karapınar üslubu ' dedirten nadir eserlerden biri.Tekrar tebrik ediyor,başarılarınızın devamını diliyorum hocam.Saygımla...

    Cevap Yaz
  • Cemil Çelik
    Cemil Çelik

    Şiire emek veren şairi kutluyorum...Yağmurun fazlası gibi sel olmuş...Verdiğiniz serinliğe teşekkürler.

    Cevap Yaz
  • Ziya Öztürk
    Ziya Öztürk

    Gerçek bir şiir, okurken yormaz insanı! Bu ise yoruyor. - Uzun olup da yormayanlar da vardır-. Ne kadar uzatırsanız o kadar uzaklaşırsınız şiirden. Meselâ, Divan Edebiyatı'nın en uzun nazım türleri kaside ve mesnevîlerdir. Fakat şiirsellik açısından en zayıf olanlar da onlardır genellikle. Ayrıca tematik bütünlük sağlanamamış bu şiirde. Ancak, bent bazında gayet sağlam ve özgün söyleyişler olduğunu da söylemek isterim ayrıca.

    Cevap Yaz
  • Hasan Büyükkara
    Hasan Büyükkara

    insanın içini bi hoş eden ve özgün müzikler eşliğinde okunan radyo şiirlerinden

    ''Nida şiiri'' denilen türden.. Has çıkışları da bulunan türünün başarılı sayılabilecek bir örneği..

    Şaire şiir yolunda başarılar dilerim..


    Cevap Yaz
  • Hasan Buldu
    Hasan Buldu

    Sevgili şairin şiiri, şiirden ziyade b ir öykü niteiğinde. Ben şunu demek istiyorum, sevgili şairin Hikaye babında olan şiir adındaki yazısının isterse, kısa bir şiirini yazabilirim. Ha nasıl yazacan derlerse, onlara diyeceğim şudur: 'Yaşlı Adam'şiirimi okumalarını tavsiye ederim.

    Şairin yazdığı sözüm ona şiiri bana göre saece bir öyküden ibaret

    Herkese saygılar.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (45)

İrfan Karapınar