…ve yücelerden bir şahinin pençelerinde daraldım
kimdi neydi en hassas duygularımdan beni yakalayan
düşünceler yağmurla bir gelmişti
kıvam aynı kıvam muhabbet aynı dozda
İstanbul mütebessimdi
Kaygan bir zeminin ihanetinde bunalıyordum
Musalla taşında yatan bedenimi ruhum izliyor sanki
Öyle bir hayalin yaşanmışlığı mı malum oldu yoksa
Medeni bir iç çığlığında arayış hakim
Felek uyanıyor meskensiz kaldım
Uzayın kandillerini yakar gibiyim
Tuhaf bir yangının orta yerinde
En büyük çıplaklıklar serilmiş
Zannetmem rüyadır bilirim yaşanmış
Tasavvurunda zamanın yelkenleri açılmış
“âvâzeyi bu âleme Dâvûd gibi sal”
Ey İstanbul ey kusursuz kent
Zuhur eyler her bakışta keskin bir sual
Ki bu sualin cümlemizde lavları vardır
Ki ben senelerdir arar dururum
Acep nerede dünyam ben neredeyim
Ummanlarda hülyam çağlar söyle nere gideyim
“ol mâhiler ki deryâ içredir deryâyı bilmezler”
Lâ ilâhe illallah
Yer gök titrer sedası hilafına
Zuhur etti bir derin âh
Secde eden İstanbul silueti
Secde eden bir günahkâr gümrah
Bağışlanma dilemekte
İstanbul ey şehirler sultanı
Camilerin uzanır hep O’na doğru
Yakarışlar dağılır hep O’na doğru
Geceye zikir eder cümle alem diz çökmüş
Gündüzün O’na doğru denizin O’na doğru
Ben zavallı bir adem günahların çocuğu
Yaklaşırım gafletle bir garip sona doğru
Ebruli bir akşamın kulak kesen uğultusu
Şimal rüzgârları haykırıyor
Lâ ilâhe illallah
Akrepler fena halde gözlerimi sokuyor
İnsan kuru bedende ne saltanatlar kurar
Hey hey bedenler taşıyamaz bu koca kibri
Oldum der hamken elbet bilir cismi sızlar
Eller ayaklar sızlar şikayet ederler arafta
Odu yakar fenayı ruh yücelir semaya
Bilmez ki kör olan evrendeki edayı
Oysa dualar yükselir güneşe ve aya
İnsan kuru bedende ne saltanatlar kurar
“bu âlem-i fânide ne mîr ü ne gedâyuz”
Bahşedilmiş aynaya kainatın sırrı
Güzeli çirkini hemen söyleyiverir
Bak gönül aynasına sen de ne söyler
Hakikatin ışığı bunaltmasın seni sakın
Sakın olmasın zillet senin şeytanın
İçinde saflık rüzgârı salınsın
Yalancı cennetlerin esiri olma
Nasıl çıplak geldiysen dünyaya
Giderken de işte öylesi yalınsın
Bir guguklu saat ritim verir duygularıma
Ey İstanbul canan senden sorulur
İmkansız aşklar sende yoğrulur
Kılıfına mı gizledin altın hançeri
Kısmen ağulu zarif hançeri
Açtın yüreğime onulmaz yara
Kabahat senden sevap senden sorulur
Bir yok olsa mehtap senden sorulur
Ah bu acayip bilmece çözülmez amma
Bu kördüğüm bu karanlık senden sorulur
Zavallı gönül varlığınla sevinçli
Yokluğunda zaman fena yorulur
Şarap rengi göğün hayrandır seyrine gönül
Fakat hükümran ışıkların geceyi deler
Vakit yaşlandıkça kader acı gülümser
Anılar yaşanmış mıdır şüphelidir artık
Ne var ne yoktur yaşamak işkencesi
Haliç’te kayıklar konaklamış
Sur diplerinde ne umutlar büyüyor
Tophane şarkı söylüyor
Kızkulesi ağlıyor
Emirgân’da saltanatlar geziyor hâlâ
Şişli,Beyoğlu süslü
Tarabya,Maçka sisli
Karacaahmet hisli
Bir rüzgâr yalar Adalar’da ruhumu
Sultanahmet’in vakarını sararım
Ta Süleymaniye’den dağılır figânım
Üsküdar’da danseder ışıkların efkârı
Yakamozlar mehtabı yakalamış eğleşir
Boğaz’ın yakarışları köpüklerle bekleşir
Zarif semtlerin saatleri bir bir çoğalır
Anılarımın süzgün bakışlarını tararım
İstanbul’da kendimi ararım
Hem ararım sorarım hem sorarım ararım
Böyle bir hicrana yayılır bir İstanbul gecesi
Yıldızlar ışık,deniz manzara,kayık yatak
Ne ömrün hezeyanı ne telaşesi dünyanın
Mümkün mü bu safahatı İstanbulsuz yaşamak
Kıymetli anlar hiç bitmesin temennisiyle
Ve yedi tepeden yankılanan ezan sesiyle
Veyahut bir acemaşirân bestesiyle
Vebalimizi koyup bir terazide tartarak
Yaşamak hayli yorgun hayli bezgin ama şükretmek hep
Yaşamak ümitlerin yeşermesine fırsat tanımak
Ve İstanbul’u bir dost bilerek
Ve şahane gösterisinde mehtabın
Boğaziçi’nde oturdum
Gözlerime İstanbul’u doldurdum
Işıltılı ürkek bir çocuk gibiydim
Alaycı bakışları hissettim o an
İstanbul mütebessimdi
Ekim 2007
Kayıt Tarihi : 2.10.2007 21:40:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
“İstanbul’la Dertleşmek” adlı uzun çalışmanın sonuncusunu da yayınlamış bulunmaktayım. İzninizle bu son bölümde baştan beri yapmak istediklerimin bir özetini buraya aktarayım. Şiirin adı İstanbul’la başlayınca ister istemez ağır bir yükün altına giriyor insan.Çünkü bugüne kadar pek çok şair İstanbul’u konu edinen muhteşem şiirler yazmış.Aslında şiirin başlığı ilk şiirde sadece “Çığlık” olacaktı ama şiir öyle yerlede İstanbul’a vurgu yapmaya başladı ki sonradan şiirin adına İstanbul’u yerleştirdim.Bu dörtlemede ele alınan konular başlıklarla birebir ilgili.Bu başlıklar ve konular da rastgele seçilmedi.Kısaca: ÇIĞLIK: Zaman zaman boğulur gibi oluyorum.Bunca dostum,çevrem,sevenim varken yapayalnız hissediyorum kendimi.En önemli anlarınızda aslında kimsecikler olmuyor yanımda…Bunu herkesin paylaşabileceğini düşündüm.İnsanların da diğer tüm canlılar gibi ortak değerleri,mutluluk ve sıkıntıları var diye düşündüm.Aklı,düşüncesi,yaradılışı itibarıyla içten gelen acı ve sıkıntıların şiiri oldu bu…Soyut bir anlatım var… KALABALIKLAR: Daha somut bir şiir oldu bu…Mesela bir maç çıkışında düşünün kendinizi…O kalabalığın ortasında artık siz siz değilsinizdir.Sürükler sizi,akar gidersiniz nereye nasıl bilmeden; geri dönmek veya yol değiştirmek istersiniz ama nafile…Çeşitli insan manzaraları,değişik kesitlerde yaşayan insan kalabalıklarının şiiri oldu…Daha yazılacak çok şey var elbet ama şiire bu kadarı yerleşti…Konu itibarıyla da daha somut olmalıydı… AŞK: Belki mecazi aşkın yanında ilahi aşk da güçlü verilebilirde ama burada biraz kişisellik de katıldığı için tek taraflı oldu…İstanbul aşkın vazgeçilmez hanıydı…Orada her şey bir başka güzeldi…Yaşanmışlıklar da yerleştirildi şiire…Burada değişik bir anlatımla hikayeli bir anlatım yolu seçildi…Eskiye daha çok dönüş oldu… ARAYIŞ: Herkes bir arayış içerisinde…Bu dünya madde kabul edilerek insanın değer ve değersizlikleri işlenmeye çalışıldı manevi bir atmosferde…Pek tabii İstanbul o muazzam mana tabanıyla buna çok güzel eşlik edebilirdi.Bu arayışın fonunda İstanbul semtleriyle serildi.Alıntı şiirler de anlamlı yerleştirilmeye çalışıldı… Bu dörtlemede hayatımızdan kesitler sunulmaya çalışıldı.”ben” ön plandaydı ama “biz” verilmeye çalışıldı.Çünkü bütün “ben”ler aslında “biz”iz…Yani çoğul ifadeler tekillik,tekil ifadeler çoğulluk anlatabilir.Burada da sıkça bu uygulandı. Şiirlerde atmosferin etkisiyle dil biraz ağır kaçmış,sanatlar biraz fazla kullanılarak şiir rahatça anlaşılabilir olmaktan uzaklaşmış olabilir belki de,bilemiyorum ama temaların ağırlığı ve duyuş bunu zorunlu kıldı.Sade bir anlatımla İstanbul pek yakışmıyor gibi.Yani dil ve üslup değişkendir; her şiirin havası değişiktir.Burada kulağa daha çok önem verildiğinden zorunluluktu bu…Şiirleri yüksek sesle okursanız kelimelerin de buna uygun seçildiğini ve duyuşa önem verildiğini göreceksiniz… Şiirlerde İstanbul bir fondu…Kişiselleştirildi.Ama İstanbul şiirde hiç konuşmadı,ben onu konuşur düşündüm ve ona kişilik verdim.Daha çok hüzünle yoğrulmuş mısralarda İstanbul özelliğiyle derdi anlayabilirdi.Araya serpiştirilen önemli kişiler de İstanbul’un üzerinden kendi duygularını daha ihtişamlı hale getirenler olarak serpiştirildi zaman zaman… Şiirlerde aralara konulan tek mısralar,bentler arasında ve duygular arasında köprü kurmak içindi.Ayrıca onlar da titizlikle konuldu.İmgeler de mecaz anlamları kişisel olarak yorumlanarak oluşturulmaya çalışıldı…Farklı bir üslup oldu zannederim. Belirli tekrarlarla ki “İstanbul mütebessimdi” en iyi örneği,İstanbul vurgulandı.Mütebessim kelimesi çok sihirli bir kelime…Yani gülmek eyleminden çok farklı.Bir asalet,zerafet,incelik,farklılık ve suskunluk katıyor…Bazen alay,bazen işve,bazen duygu,bazen aşk…O yüzden bu dizeyi sık sık tekrarladım ki kendini göstersin… İstanbul dünyanın en sihirli şehri bence…Geçmişteki uygarlıkların asırlar süren kültür mozaiği bu şehri dünyanın bütün şehirlerinden farklı kılıyor.Bir insanla değil de bir cansız nesneyle sohbet edip dertleri anlatmak kaygısı akla ister istemez İstanbul’u getiriyordu.O yüzden arka fonda hep İstanbul teması canlı tutulmaya çalışıldı. İşte böyle…Bir şiir de bu atmosferde yazıldı…İlgilerinize sonsuz teşekkürler…
![İrfan Karapınar](https://www.antoloji.com/i/siir/2007/10/02/istanbul-la-dertlesmek-arayis.jpg)
İmkansız aşklar sende yoğrulur
İSTANBULLA DERTLEŞMEYEN VAR MI ACABA....YÜREĞİNİZE VE EMEĞİNİZE SAĞLIK
…ve yücelerden bir şahinin pençelerinde daraldım
kimdi neydi en hassas duygularımdan beni yakalayan
düşünceler yağmurla bir gelmişti
kıvam aynı kıvam muhabbet aynı dozda
O KIVAMI HİSSETMEK MÜMKÜN HER NERESİNDE BULUNSAK...
SAYENİZDE HOŞÇA BİR VAKİT YAŞADIM
İSTANBUL'LA ÖZDEŞ OLAN DUYGULARINIZI YAŞAYARAK.
SEVGİLİ İRFAN HOCAM KALEMİNİZ DAİM OLSUN.
TÜM YORUMLAR (17)