"senin olsun yediğin içtiğin
istanbul’u anlat" dediler.
gördüklerini,
duyduklarını anlat.
dedim ki:
"ne siz sorun
ne de ben söyleyeyim".
"biz sorduk
sen bi yol anlat hele" dediler
"koca bir dünya, dedim
keşmekeş,
girift;
bir yanda zenginlik
bir yanda yoksulluk".
"o dediğin her yerde var,
sen bize
turşucuları,
bozacıları,
şıracıları anlat.
boğazı,
boğazın üstündeki gerdanı,
gökdelenleri;
tiyatroları-sinemaları,
sarayları sultanları,
kerhaneyi,
kerhanedeki dilberleri,
meyhaneleri anlat".
bilmiyorlardı
istanbul’a istanbul kadar uzak olduğumu!
yollarının çamur,
elektriğinin suyunun olmadığını!
tulumbalardan
omuzluklarla su taşındığını,
derme çatma
gecekondularda yaşandığını.
söylemedim elbette.
sordukları yerlerden
bi haber olduğumu da...
söyler miyim hiç.
bunca yıllık İstanbulluluğum var.
madara eder miyim
kendimi de İstanbul’umu da?
ama bir anlattım,
bir anlattım ki;
hiç sormayın?
ben bile şaştım kendime!
hep birlikte
ağzımızın suyu aka aka
aç susuz dolaştık
bir akşam üzeri İstanbul’u
istanbul dilberleriyle...
Kayıt Tarihi : 21.8.2019 12:31:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!