İstanbul’un sabahlarına benziyordun sen. Huzurlu ve sessiz bir başlangıç gibi, ama bir o kadar karmaşık ve keşmekeş içinde. Her adımda farklı bir hikâye, her sokakta saklı bir hatıra. Seni sevmek, o dar sokaklarda kaybolmak gibiydi. Yolunu bilmeden yürümek, ama kaybolmaktan da korkmamak.
Denizine baktığımda seni görürdüm. Dalgalı ve derin… Sakin gibi görünsen de içinde fırtınalar kopardı. İnsan bilirdi, bir şeyler saklı o mavinin ardında. Ben de hep o derinlikte seni aradım. Belki bir kıyıda karşılaşırız diye bekledim. Ama sen hep uzak bir yakadaydın.
İstanbul kadar sevdim seni. Her köşesi ayrı bir tutku, her mevsimi başka bir duygu. Bazen bir Boğaz rüzgârında üşütürdün içimi, bazen güneş gibi doğardın ruhuma. Ama en çok yağmurunda severdim seni. Şehir ıslanır, senin kokun sinerdi havaya. Ve ben o kokuyu, o anı, o duyguyu sonsuzluğa saklamak isterdim.
Ama İstanbul gibi zordun. Sana sahip olmak imkânsızdı. Ne kadar sevsem de tam anlamıyla benim olamazdın. İnsan İstanbul’u sever, ama şehir hep kendine aittir. Tıpkı senin gibi… Sevildiğini bilirdin, ama hiçbir zaman o sevgide kalmazdın.
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.
Yorumunuza,Duygunuza Sağlık Sayın Asaf ??
Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta