Ne zaman senin için şiir vakti gelse İstanbul,
Güzel olan ne varsa sana dair
Bir bir uyanmaya başlarmış uykusundan;
Ay ergenlik çağına girip akşamları
Yakamozuna bakıp dururmuş Adalar’da
Soluyunca mevsimler Çamlıca’da
Baharın mestane havasını ciğerlerine
Utanıp feragat edermiş mevsimlik hakkından
Şafaklar bekleyedursun şehirlerin koynunda
Ne ay ne dünya, güneş sende tutulurmuş.
Ne zaman senin için şiir vakti gelse İstanbul
Bile bile yenilirmiş yıldızlar yerçekimine geceleri
İçindeki çocukluk isteğinden olsa gerek
Yüz-göz olurmuş dalgalarla serin sularında Boğaz’ın
Fatih’in kulakları çınlasın diye, Sultanahmet’te
Bilal Habeşilerin diline sürülürmüş ezanlar gizlice
Tufanlarda gezinmiş bıçkın rüzgarlar Kadıköy’de
Bir çift sevdalının yürekleri karşısında
Meltem olup suya indirirmiş yelkenlerini
Ekmek peşinde koşan martılarsa Haydarpaşa’da
Nefislerini bir vapurun yamacında demirleyip
Beyaz bulutlar çizermiş gökyüzüne alabildiğine
Badem ağacı olmasa da Sarıyer’de ağaçlar
Öykünüp beyazlara çalarmış çiçeklerini durmadan
Ve ne zaman senin için şiir vakti gelse İstanbul,
Bütün şairler yüzsüz olurmuş
Onca güzelin gözlerine baka baka
Ceplerinde işlenmemiş betimlemeler saklarmış.
Şimdi İstanbul için şiir vakti
Bağışla yüzsüzlüğümü,kapat gözlerini
Bir parça yüreğin vuslata açılmış sergisidir bu.
Seni ben uzaklardan sevdim İstanbul
Adını söylemeye bile dilim dönmezken
Ben kalkıp sana tutuldum
Benimki de biraz çocukluk aslında farkındayım
Sevda bu işte, çocuk olmak da var deli olmak da
Bir güvercinden yardım istemek mesela
Alıp beni sana götürsün diye
Bir vapurun önünde diz çökmek ya da
Kıyısından bana bir filikalık yer ayırsın diye
Göcek yumuşaklığında rüzgarlar eserken bir taraftan
Bir Yunanlıya yeniden düşman olmaksa hiç akıl karı değil
Sanma ki seni benden almak istediklerinden
Seni benim kadar özledikleri için İstanbul.
Seni ben uzaklardan sevdim İstanbul
Belki yürümedim kaldırımlarında İstiklal’in
Bir avuç su dökmedim belki
Yüzüme şadırvanlarında Sultanahmet’in
Ama duyar gibiydim yakarışlarını
Çayırları seccade etmiş ellerin.
Görür gibiydim oynaşmalarını yıldızların
Geceleri Boğaz’ın serin sularında.
Ne var ki avutmadı beni,
Duyar gibiler yahut görür gibiler
Sen bana gelemezdin biliyorum
Gelmeyeceğini bile bile beklemek niye o zaman.
Ey benim Mevlana yürekli İstanbul’um!
Kim çaldıysa kapını buyur ettin içeri
Ve şimdi ben bayramlık bir elbisemle kapındayım
Etekleri mavilere bezenmiş tepelerinle kucakla beni
Sana geldim İstanbul, sana geldim.
Kayıt Tarihi : 2.4.2006 20:29:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!