Antik eşyaların bin bir türlü taklidinin sergilenmekte olduğu loş Kapalı Çarşı’nın içi, alabildiğine kalabalık. Birbirine çarpanlar, çığırtkanlar, -yeni döviz kaynağımız- turistlere manalı manalı bakanlar…
Beyazıt Camisi’nin önünde güvercin yemi satanlarla, istikbalden söz açanlar…
Bense, kendimden geçmiş durumda, doyamadığım İstanbul’umu seyrediyordum. Tam o sırada, ilginç bir çağrıyla kendime geldim:
- Aziz Müslümanlar, değerli dindaşlarım! ..
Hayatta ben en çok babamı sevdim
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim
Devamını Oku
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim