Yıllardır bakıp geçtiniz yüzüme, kalbime dokundunuz, canımı yaktınız... Şiirler yazdınız mısra mısra, ruhumu şiirle bezeyip kanıma katran karıştırdınız. Bazen bir iskelede benimle konuştunuz, zorla sırdaş yaptınız beni ama hiç dinlemediniz. Aşık olanlar da oldu bana, taşlayanlar da... Hiç söz hakkı vermediniz.
Sevdanın en derinini ben yaşadım oysa.. En yürekliniz bendim ve en asiniz.. En çılgınınız, gözü karanız... Çatal karam çingenem dedikleri de bendim, vesikalı yarim de, güzel komşu Fahriye Abla da, susan solgun sazendeler de bendim aslında, hiç farketmediniz mi? Çünkü aşkın her türlüsünü ben yaşadım, bu yüzden aşıklar bende daha bir aşık olurlar, dertliler daha bir dertlenir, şairler daha bir derine iner bana bakınca...
Deniz durgunsa bilin ki düşünceliyim, kederliyim o gün... Alın bir yetmişlik dökün denize; sonra bakın nasıl dalgalanıyor deniz, nasıl döküyor içini, savuruyor kendini ordan oraya... Yağmur yağıyorsa dokunmayın sakın, ağlamak zor geliyor bazen, dokunmayın akıyorken aksın gözyaşlarım. Pırıl pırılsa gökyüzü, mutlaka bana bir tebessüm bırakın, çünkü o günlerdir benim en aşık, aynı zamanda en yalnız anlarım.
O masal dağında ünleyen gazal
Güz ve hasret yüklü akşam bulutu
Güz ve güneş yüklü saman kağnısı
Babamdan duyduğum o mahzun gazel
Ahengiyle dalgalandığım harman