dudaklarımda kan sızıntısı
bir leke
duygularımda çan yankısı
bin hece
seni
hayat yorgunluğunun
tahtasına yazmıştım
seni
yetmiş tepeli İstanbul'un
tahtına oturtmuştum
Çamlıca'da gri bulutlara asılarak
adımlarının ıslandığı
semtleri aradım
Üsküdar sahilinde
denize karşı tutunarak
kanlı gün batımı ile
karanlığın kafesine girdim
Fatih'in beton damarlarında
kalabalığın seline kapılarak
izlerinin buluştuğu
gölgeni takip ederek
kaldırımların bataklığında
yoruldum
Beşiktaş yokuşlarında
nefesimi keserek
yüreğimi iterek
boşluğun kucağına
atıldım
sen
kalbimde bulunan sır gibiydin
sen
kaleminde buluşan şiir diliydin
sürgün veren bu şehrin
sokaklarında sen görülüyorsun
çile seren kaldırımların
şakaklarında sen okunuyorsun
yüreğimin kilimini,
duygularımın dilini sererek
seni aramıştım
gözlerimin yurdunda,
sözlerimin burcunda
senden karşılık beklemiştim
Bir süre sonra sensizliğe alışarak
ve sessizliğine yenik düşerek
artık yoruldum
Senden gözlerimi kopardım
elimi çektim, yüreğimi attım
sevgimi de,
anılarımı da,
yarınlarımı da
küllendirerek
denizin mavi saçlarına
savurdum
Sana küsen ruhum
harabeye dönen zamanım
denize yaslanmanın sonucu
bir hüzün sesi kalarak
boğuldum
İstanbul'da küllenen sen
kafamın odasına giren tozlu
anılarınla
beni benden aldın
halbuki
uzaklarda buluşmamızda hayallerin
perdesini araladığımızda seninle
hayatın yoluna beraber yaslanmıştık
rüya kelebeğinin kanadına binerek
anıların toprağına girdin
Kayıt Tarihi : 16.3.2015 13:41:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!