I.
Ah ey İstanbul,
Ah ey gönül yüzlü yar!
Sen sen misin,
Ben de ben miyim şimdi?
Ey benim anamın ak sütü dilim
Sevdalarımın yeli!
Mahzun sevgilim!
Seni senden alıp götürmüşler
Ben görmeyeli!
Süleymaniye’nin
Ne mahfillerinde,
Ne minberinde,
Sözüm geçmez olmuş!
Susmuş çağlar kapatıp
Çağlar açan fermanlar!
Susmuş asitane'de
Selim'ler,
Süleyman'lar! ...
Gökçe güvercinler bile
Şadırvanından
Suyunu içmez olmuş!
Kanlıca'nın sırtlarında
Cüce kalmış;
Sırtlan bakışlı evler
Başlarına dikilince devler!
Ah ey gönül yüzlü,
Deniz gözlü İstanbul,
Nasıl sarmaz ben’imi
Özlem yüklü alevler?
Ümraniye’nin gizemli ışıkları
Sessiz ve derinden akıyor...
Eyüp sırtlarında zaman,
Üsküdar’da sevdalar
Yürek yakıyor! ...
Haliç’in erguvan akşamlarına
Yıldızlar getirmiştim Maveraünnehir’den
Nerdeler?
Ey, sevdası kor,
Sevgisi zehir!
Büyük yalnızlıklar içinde
Büyük şehir!
Ne özlemler çektim yüzlerce yıl
Ne türküler yaktım!
Atlarımı sende sulamak için
Kanatlarına aylar taktım!
Gemiler bekledim
Bir yirmidokuzmayıs sabahına
Boğazın sevdamla menevişli sularında
İsmini tesbih ederek can verdim
Haçlı pusularında!
Şahmaranlardım,
Ulubatlı'lardım,
Bala canlardım!
Atlarımın yeleleri kanımdandı
Köpükleri canımdan...
Nebi’ler Nebi’sinin
Düşleri aşkına! ...
Seni ay ışığına sardım!
II.
Geçtim bir akşam üstü
Babüssaade’den
Üstümde kanlı gömlek vardı!
Seferden dönen mağlup bir
Çeri gibiydim! ...
Ve kapıda Hira vardı!
Ve kapıda yara vardı!
Ve kapı dardı!
Ve kapı,
Yüreğim kadardı! ..
Yüreğim vatanım kadar! ...
Kılıçlar baştan başa bağrımı yardı
Topuzlar gürp gürp
İndi beynime!
Nebi’nin ayak izleri!
En kılcal damarlarımı sardı
Kutsal emanetlerin bin beşyüz yıllık gözleri
Yeşil bulutlardı üstümde
Yeşil dağlardı!
Geçtim bir akşam üstü Babüssaade’den,
Topkapı kırgın, ben yıkık!
Başını vermeyen bir şehit haykırdı
“Bre namert, çık! ”
Beyoğlu’na kaçtım avare, berduş
Kızaklarda gemiler hazır bekliyordu
Ve Fatih’in,
İstanbul’u fethettiği ordu!
Ayaklarımın altı yandı,
Gözlerim seğridi,
Anadolu Hisarı’nda,
Rumeli’nde! ...
Mazgallarda mızraklar göğsüme saplanıp,
Toplar da can özümde patlarken,
Sur diplerinde şehitler
İnliyordu!
Geçtim bir akşam üstü Babüssaade’den
Gönül göklerimde hüznü alevlendi
Lale bahçelerinin! ...
Nef’i’nin sesi çınladı kulaklarımda!
Öyle bir azar işittim ki Fatih’ten! ...
Dünyam şaştı!
Her yanım bir yangının içinde
Darmadağın,
Her yanım hurda-haştı! ..
Geçtim bir akşam üstü Babüssaade’den
Kuşanarak bir fütuhat çağını
Gül kurusu dudaklarımla öptüm
Öptüm o şanlı destanların
Şahika dudağını!
Ve içimde bir sızı,
Yaşadım bir an içinde,
Binlerce yazı!
Boğazın suları beni mi içti,
Bilmiyorum,
Ben mi boğazı!
Solgun bir ay ışığında gömüldüm sulara,
İstanbul’da İstanbul’u özledim!
III.
Ey İstanbul,
Ey gönüller güzeli
Sevdalar har'ı
Ey, mahyaların
Günseli ışıkları,
Nebi’ler Nebi’si’nin
Düşleri aşkına;
Bana İstanbul’u anlat!
İstanbul’da İstanbul’u,
Gözlerini kapatmadan!
Bana İstanbul’u anlat,
Yüreğimi kanatmadan!
Boğaziçinden gemiler mi geçiyor
Yoksa yatlar mı?
Toynağında cihan taşıyan
Atlar mı?
Üsküdar gözlerini mi açıyor,
Atı alan Üsküdar mı geçiyor?
Yoksa giden
Lale bahçelerindeki
İmbatlar mı?
Bana İstanbul’u anlat,
Anlat ki bu gemi batmasın!
Süleyman Şah’ın Kadıköy’den
Hayran hayran baktığını
Sinan’ın bir kısacık ömürde
Bin yıllar duracak
Kubbeler bıraktığını! ...
Her seher minarelerde müezzinlerin
Davudi ışıklar yaktığını…
Bana İstanbul’u anlat,
Sözlerin gönül defterimi ıslatmasın!
Sevgili peygamberimin işaretine
Eyüp El Ensari’nin
Burada yattığını! ...
Ve bu kızılelmaya
Ve bu çoban yıldızına
Fatih’in karadan gemiler atlattığını! ..
Yıldırım’ın hülyalarını anlat,
O şanlı orduların hülyalarını,
Rüyalarını! ...
Bana İstanbul’u anlat
Sözün hüzün yaratmasın!
Kısaca
Topkapı.. de
Babüssaade.. de
Ben Meraga göklerinden geldim bunun için.. de
Hira’yı kuşanıp da geldim,
Bana istanbul’u anlat,
Ama yüreğimi kanatmasın!
Selim’in Süleyman’ın cihana sığmayan gözlerini
Yüreklerini anlat!
İstanbul dışında
İstanbul içinde
Yaşanmış ve yaşanamamış,
Ve belki de yaşanacak
Soylu sevdalardan konuş!
Bana Beyoğlu’nun sarhoş sokaklarını
Anlatma,
Anlamam!
Kız kulesi ne kadar hüzün saklasa da kucağında
Sirkeci ne kadar balık koksa da
Umurumda değil! ..
Umurumda değil altın gümüş gerdanlıklar!
Benim onlardan daha değerli
Yitirdiğim
Bu sularda yitirdiğim mücevherlerim var!
İşte bana onları anlat,
Bana ne sur diplerindeki çimenlerden?
Benim iklimim kayıp istanbul’da
Benim sevdam kayıp,
Bana onu anlat!
Anlat ki Boğaziçi'nde
Firuze ışıklar yansın,
Hilal görününce!
Ergüvan akşamlarını süsleyen
Yıldızlar uyansın!
Ve İstanbul
Geceye bürününce
Fatih kalkar da mezarından
“Benim İstanbul’um bu mu
Verin İstanbul’umu! ”
Derse! ..
Hazır olsın!
Bana İstanbul’u anlat,
Gözlerini kapatmadan,
Yüreğimi kanatmadan! ...
Kayıt Tarihi : 22.4.2006 01:31:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Durmuş Kaya](https://www.antoloji.com/i/siir/2006/04/22/istanbul-da-istanbul-u-ozledim.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!