İstanbul'da Çocuk
Bir çocuk görüyorum düşümde!
Kimi zaman yalınayak, kimi zaman çırılçıplak,
Kimi zaman kat kat...
Bir görünen bir kaybolan, kalabalıkların arasında bana göz kırpan!
Kimi zaman Boğazın derinliklerinde,
Kimi zaman Beyoğlu’nun orta yerinde,
Oturduğu tramvayın arkasında sallandırdığı bacaklarını,
Tramvayın çın çın öten sesiyle tempo tutarak,
Bana muzip bakışlar fırlatan!
Çocuk, yedi tepenin yedinci tepesinde kanatlı bir uçurtma!
Yağmurlu bir akşamüstü, Eminönü iskelesinde bir çocuk,
Tekne balıkçılarının ateşi vurmuş yüzüne,
Yağmur damlaları ıslatmıyor saçlarını,
Balık artıkları çalmak için birbirleriyle yarışan martıları,
Karnını doyurma telaşındaki insanları izliyor.
Bir insanlara, bir martılara takılıyor gözleri.
Kulaklarında Kadıköy-Beşiktaş vapurunun boğuk sesi,
Havada gevrek yakalama yarışında martılar,
Bir an önce eve yetişme kaygısında insanlar,
Bir insanlara, bir martılara bakıyor, fark göremiyor!
Ateşin kızıl rengi yanaklarından gözlerine vuruyor,
Gözlerinden, dudak kenarlarına usulca bir damla süzülüyor.
Çocuk, bir koşuşturmadır koşup duran hayatta yaya kalıyor.
Çocuk, koca bir yalnızlık oluyor!
Yüksek kaldırımın dar sokaklarında,
Makaralı çamaşır iplerine mandalla tutturulmuş bir çocuk,
Meraklı bakışlarla,
Kentin ışıklarının, göğün yıldızlarını yediği geceyi izliyor.
Gece koyu bir boşlukta sallanıyor.
Dar sokaklarda, naylon poşetlerin içinde yiyecek arayan,
Muzip bakışlı kediler,
Ve dar sokaklarda, sanki ucu hiçbir denize ulaşmayan, ip gibi uzayan bir nehirde,
Bir o yana, bir bu yana çarpa çarpa akan tahta parçaları gibi,
Kendine ve başkalarına çarpan,
Başka bakışlarda, bir zamanlar kaybettikleri kendi bakışlarını arayan insanlar!
Yiyecek arayan kedilere ve kendini arayan insanlara bakan,
Çamaşır ipine mandalla asılı duran çocuğun, ayak tırnaklarından biri kırılıyor.
Kırılan tırnağı, dar sokaklardan akan insanların kirpiklerine düşüyor.
Kirpiğine çarpan tırnaktan habersiz insanlar, gecede kayboluyor.
Çocuk, kaybolan gecede koca bir boşluk oluyor!
Neon ışıkları arasından, tombul taşlı kaldırımlardan bir çocuk geçiyor.
Yanı başından rengârenk vitrinler akıyor.
Vitrinlerde katı, donuk ve biçimli bedenler.
Bedenlerin yüzlerinde kırmızı, sert dudaklar, soluk yanaklar ve plastik bakışlar,
Çocuk, ışıltılı bir karanlık!
Çocuğun yanı başından akan koca bir kalabalık,
Kalabalığın teni, gözleri, dudakları tıpkı vitrindekiler gibi!
Kalabalığın tenine değiyor çocuğun elleri,
Elleri hep yanık izleri!
Çocuk, neon ışıkları arasında koca bir yabancı oluyor.
Kız Kulesinde bir çocuk,
Bedenini Boğazın sularına salıyor,
Boğazın sularında, kirlenen ruhunu arındırıyor.
Galata Kulesinde bir çocuk,
Maskeli bir kadın kahkahasını andıran,
Şehrin rengini yitirmiş yüzünü izliyor.
Sultan Ahmet’te bir çocuk secdeye duruyor,
Günahlarından arınıyor.
Uzun boylu, gri tenli, asık suratlı bir gökdelenin dudaklarında bir çocuk!
Oturmuş, bodur boylu, alçak gönüllü, kırmızı çatılı bir evin hayalini kuruyor.
Ayaklarının altında gri renkli caddelerden akan menderes biçimli,
kıvrımlı hayatları seyrediyor.
Mendil satan sümüklü çocuklar,
Yüksek topuklu, çorabı kaçmış kadınlar,
Takım elbiseli, kravatları rüzgârda savrulan, paltoları uçuşan adamlar,
Çırılçıplak genç kızlar,
Başı kapalı yaşlılar,....
Sonbaharda rüzgârla, sarı bir yaprak gibi savrulan,
Ve bir Dev’in adımlarıyla çıtır çıtır eziliveren hayatlar!
Akıyor, akıyor, akıyorlar....
Asık suratlı gökdelenin kahkahasıyla,
Gökdelenin dudaklarından aşağıya düşüveren çocuk!
Çocuk, kalabalıklar arasında kilometrelerce uzanan bir uzaklık!
Çocuğun sırtında bir yanı mavi, bir yanı çam yeşili, bir yanı kül rengi gömleği,
Gömleğin ilmekleri sanki Boğaziçi,
Gömleğin ilmekleri arasından görünen teni,
Delik deşik kurşun izleri!
Kapanmış yaraların altında savaşların soğuk elleri,
Çocuğun öfke saçan gözlerine eşlik eden dudaklarında, sevecen bir gülümseme,
Çocuğun gözleri, dudakları hep yara izleri!
Bir çocuk görüyorum düşümde!
Kalabalık onun içinde,
O, kalabalığın içinde.
Bir çocuk görüyorum düşümde!
İstanbul çocuğun içinde,
Çocuk, İstanbul’un içinde.
Kimi zaman Boğazın derinliklerinde!
Kimi zaman Rumeli’nin orta yerinde!
O çocuk, İstanbul.
İstanbul, o çocuk.
(06-04-2005- Nazilli)
Saadet ElevliKayıt Tarihi : 29.4.2005 09:56:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu güzel çalışma ile karşılaştım.
Tebrik ederim
Yaşayacaklarınız,
Yaşadıklarınızdan
daha renkli,
Daha hareketli,
daha bereketli
Geçmesi temennisi ile
Doğum gününüzü tebrik eder
Sağlık
Afiyet
Başarı dolu bir ömür
Yüce Rabbimden niyaz ederim
Osman ERDOĞMUŞ
SAKARYA
Bir diğer adıda İSTE ve BUL
İstediğim SENDİN
Bulduğum ise İSTANBUL
TÜM YORUMLAR (24)