Bir aşktır İstanbul
Kaç aşık, kaç kuşatma…
Yıl 1453
“Fatih’inin girer koynuna”
Bir gemidir İstanbul
Yolcularında serin telaşeler,
Martı çığlıkları, dalgalar…
Her an yolculuktur İstanbul.
“Ahşap bir veda” dır İstanbul.
“Ağıt bir gıcırtı” merdivenlerde.
Zamanın testeresinde oy!
“Oy! ”ulur yüreğinde İstanbul.
Anlatır da derdini martılara,
Kubbelere, minarelere…
Batan günlerde, doğan günlerde
“Ben İstanbul’um! ” türküsü dilinde
İstanbul: aşk, çığlık, dalgalar…
Kahkahasında genç kızların
Saçlarıyla savurduğu şehir…
Harmanısın acıların, hazların.
Şehir denince akla gelen.
Hergün kaç sevdalısıyla evlenen.
Ter kokusunda, her kokusunda
İçimde durup durup alevlenen.
Kokunu duyarım uzaklarda bile
Şu erguvan, şu hanımeli, şu sokakların…
Sıvanmışsın her yanıma bir kere
Uysal bir çocuksun, atamam.
Sen Emirgan’da çay,
Bir köşe başında kestane kokusu,
Açlığımın her zerresine yayılmış
Simit kokusu, balık kokusu, yosun kokusu.
Unuttuk seni, sokaklarını…
Dalarım bazen eski resimlerine
Yaşamak başkaymış o evlerde
İstanbul dalgalanırdı perdelerde.
Hani bir bulut çıkar gelir
İstanbul’u toplar gelir.
Hani bir gemi düşer Boğaz’a
İstanbul aşktan delirir.
Unutmadan… martıları, burada
Güvercinlerin “hu hu” sunu avlularda,
Telaşesini balıkçıların kayıklarda
İstanbul’u anlatmayı başlayınca.
Tut, götür beni İstanbul!
Gemiler, götürün beni!
Nereye götürüp bıraktınız
İstanbul’un kaybolan yerlerini?
“İstanbul” diye kaç çığlık attım!
“İstanbul” diye sevdim nice bakışları
Yalan değil, sevdim seni İstanbul!
Düpedüz, delice, hasretimce…
Şehirsin sen, en şehirsin sen.
İçimde daim bir nehirsin sen.
Tellerde, tualde, mısralarda…
Bestelerde, resimlerde, şiirde…
Gönlümce duyamadım sesini.
Kursağında bırakmışlar hevesini.
Geceleri sessizce ağlayan sen misin?
Sen misin sesini arayan çocuk?
Kayıt Tarihi : 23.4.2006 15:57:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (3)