Tirenle gelirsen Anadoludan,
Farzı eda için Gebzede uyan;
İstanbul tutkusu, Romadan beri,
Azalmadı zaman farkı olmadan.
Yosun kokan ışık geceyi siler;
Üç telli sazdaki el bizimkiler,
Denizde balkonlar, balkonlarda gül
İlk ışıkta sular bir fasıl çizer.
Işık sanki Bizans, suda oyuncak,
Beyaz kanatlarda kızıl kalacak,
Bin aşk yeşerecek her çırpınışta,
Sabahla mor, mavi gün uyanacak.
Deniz, servilerden mavi bir bakış,
Gün, dudaklardaki gül, nakış nakış,
Utanıp kızaran yataktaki yüz,
İSTANBUL burası son durak, ilk varış.
Zaman, insan, doğa güzellemesi,
Siste dönen fener, vapurun sesi,
Yaşam bir hengâme ve yarışmadır,
İSTANBUL; kavramda umut nefesi.
Çağlara tutunmuş kopmayan şehir,
Yeşil güler, mavide bütünleşir;
En güzel zamana can taşır boğaz,
Bir mucize sanki,bu durgun nehir.
Romanın Romadan korkusu surlar,
Doğudan yükselen sesle dururlar;
Toy kurmuş Süleyman At meydanına,
Sevgiyi korkuya yeğ buyururlar.
Asya, Avrupuya sevdalı burda,
Sanki, öpüşürmüş gibi olurda,
Gözlerden, bu aşkı hep saklamışlar,
Ahmetten, İsayı kıskanan nurda.
Galata, köprüdür gemiler geçer,
Kuledir, akkanat, Hazerfan uçar,
Yeşilin bayramı Karaca Ahmettir,
Gerger kal'asında zindana düçar. İstanbul 1948
Kayıt Tarihi : 31.3.2006 11:23:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!