İstanbul'u Üsküdar'dan seyrediyorum,
Mihrimah Sultan'ın minareleri dibinden,
Ulu ağaçlarla bezenmiş,
Yeni Cami-i Şerifi'nden.
Bir 'kasr-ı müzeyyen' Şemsi Paşa'nın
Adını yaşatan eserinden...
Ki doyulmaz seyir hoşluğuyla,
Her mevsim püfür püfür esen rüzgârını
Hissederek derinden.
Ve en güzelinden
Seni seyrediyorum Üsküdar...
Nereden geliyor bu büyü?
Gelin gibi süzülen vapurların.
Tam karşıdan yükselen Topkapı Sarayı'nın,
Sultanahmed'in, Ayasofya'nın
Üsküdar'dan seyrindeki bu güzellik neden?
Bütün sahili kucaklayan deniz,
Buradan daha mı güzel acep?
Boğaziçi'nin ihtişâmına,
Üsküdar'dan seyredilişi mi sebep! .
İstanbul'un göz bebeği Çamlıca'ya,
Bu yüzden mi çıkılmaktadır hep? .
Varsa içinizde bir şüphe,
Yahut şâheser düşkünüyseniz;
Alın arşınınızı:
İşte Üsküdar, İşte Halep! ..
Yumuşak denizin büyüsü,
Aziz Mahmud Hüdâyî Hazretleri'nin
Sultanahmed'e geliş hattındandır..
Kayıkçılara 'emniyet yolu' olmuş,
Mavi-yeşil sathındandır...
Bu deniz, Barbaros'un ruhuyla
Beşiktaş'ı kucaklamıştır.
'Deniz üstünde yürürüz,
Düşmanın hakkından geliriz.
Öcümüz komaz alırız.
Bize Hayreddinli derler.'
Türküsü, Türklüğün deniz kurdunu
Yüce gönüllerde saklamıştır.
Motora çarpan papatya dalgalar,
Bulutlar kadar yumuşak sanki...
Başka Emirgân, başka Erenköy,
Bir Boğaziçi daha yok inan ki! ..
Sadece bizim İstanbulumuz var.
Kim olsa sorar:
Niçin hâlâ Türklerin bu dünya incisi?
Bizim böyle bir şehrimiz yok ki, vâh;
Gıbta eder sevdâlısı, kincisi...
Bazen, biz mi en büyük düşmanıyız, ne;
Üstüne beton'dan, kondu'dan sis çöktü eyvâh!
Nerede o 'İstanbul Türkçesi? '
Nerede o muhteşem yalılar?
Beyefendi, hanımefendileriyle
Eski İstanbullular? ..
Bu şehir kimin mîrası,
Kimdi o güzel insanlar?
Ne oldu o tabîatın en hası,
Niçin artık 'dinlenmiyor' ezanlar!
'İstanbul okuyuşu'yla ruhları ürperen
Temiz yüzlü hâlis Müslümanlar?
Âlim-i fâzıl, kâmil imamlar,
Ve eşrâfı, esnafı toplayan
Beş vakit namazlar...
Bütün tanıdıkların katıldığı
Cenazelerdeki niyazlar...
Komşuluk hukuku,
Ve sevgiden kaynaklanan nazlar...
Ailece eğlenmeler,
Türkçe söyleyişler, manevî hazlar..
Özledim 'Eski İstanbul'u;
Hani o bozalı kışlar, şerbetli yazlar!
Cumbalı evler,
Çamlıca safâları,
Pehlivanlar,
Mahalleli şahbazlar!
Hâsılı, Peygamber müjdelisi,
Ebû Eyyüb'ün sevgilisi,
Fatih Sultan Mehmed'in yâdigârı
İslâmbol'u arıyorum.
Tadına doyamadığım
Hâtırasına yanıyorum!
Ey güzel İstanbul,
Seni de, kendimi de tanıyorum;
Ben ancak seninle yaşarım,
Sen her zaman çok güzelsin..
Rabbim, lütfet ki bir daha
'İstanbul Asrı' geri gelsin...
(18 Mart 1996)
Mustafa KüçükKayıt Tarihi : 12.4.2006 19:15:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!