İstanbul'a divane Şiiri - Fatih Degirmenci

Fatih Degirmenci
30

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

İstanbul'a divane

Geçen gün Salacak’ta görmüşler seni, çok rahatmışsın
Beşiktaş vapurundan, martılara ekmek atmışsın
Çayının köpüğünü Boğaz’ın köpüğüne katmışsın
Yanında varmış bir beyefendi, kıskandım
Adını birazcık da lanetle andım

Sonra geçmişsiniz beraber Ortaköy’e,
Boğaz manzarasında kumpir bölüşmeye
Yanakların pembeleşmiş seni dudaktan öpmeye
Kalkışınca beyzademiz erguvanlar içinde
El ele tutuşup gezmişsiniz Boğaziçi’nde

Ondan önce de başkasıyla kırıştırıyordun hani,
Geziyordunuz, İstiklal’i, Bağdat Caddesi’ni
Görünce elimden düşen sarı lale destesini,
Sararıp atmıştı birden her daim güleç yüzün
Kaplatmıştın yüreğime, derin ve acı hüzün

Duydum ki bu son sevgili de terk etmiş peşini,
Hani demez miydi ki o, bulamam ben eşini,
Çekemiyormuş artık kokunu, keşmekeşini,
Bir de ah şu yağmuru, trafiği olmasa diyormuş,
Seni terk edişine bahane uyduruyormuş

Sevgili işte böyledir, seviyorum der ancak
Yarin özrünü gördü mü, delik arar kaçacak,
İlk sert rüzgarda söner, gönlündeki sıcak.
Maharet, yari kusuruyla sevmekte değil
Maharet, yarin kusurunu da sevmek bil

Tac ederim ben beyfendinin kusur addettiğini
Tıklım tıklım yollarını, iftar trafiğini
Durakta sohbet açan amcanın naifliğini
Minibüste çalan kederli arabesk kasetini
Otobüste dönen hır gürü, geyik muhabbetini

Bir de yağmura dil uzatmış, sel oluyormuş zemin
Bilmez ki bu senin, üç bin yıllık matemin
Birikti göz yaşların, kaldırımlarda demin
Sonra tutamadın, damlalar yokuşlardan süzüldü
Bunu görünce, bir ben bir de kaldırımlar üzüldü.

Severim ben kavganı gürültünü, kalabalığı
Martı söyler şarkını, kapınca bir balığı
Vapurlar eşlik eder, buldukça aralığı
Gün batımında buna ezanlar da katılır.
Bu konsere acep bilet nerden satılır

Haftada bir kurulur semtlerinde pazarlar
Mani söyler esnaflar, celb edilir nazarlar
Fırsattan istifade, kahvede atılır zarlar
Gece olunca başlar, bozacının seranatı
Homurtusu böyleyse, nasıldır ki kıraatı?

Derme çatmadır hep, eski semtin mahalleleri
Yaz gecesi dışarda sohbet eder aileleri
Bir gelin geçiyor işte, duvağında lüleleri
Romen havası çalar köşedeki salonda
Özgürlük, göğe süzülen şu masmavi balonda

Balkondan balkona çamaşırlar, asılmış iplere
Baksanıza sokak başında nöbet tutan tiplere,
Bölünmüşler galiba farklı farklı hiziplere
Gündüz vakti cumbalarda kadınlar olur muhtar
Bu keşmekeş içinde, ederler düzeni ihtar

Bir de beyzademiz kokunuzu beğenmezler
Benim nazarımda Haliç, sanki misk-ü amber
Hatıralar taşır çünkü onda tüm zerreler
Mısır çarşısının baharatı, dalgalı denizin tuzu
Fırtınalı aşk gecesinde yarin ter kokusu

Bir de aşıkların vardır, kusur görmezler sende
Aşk körüdürler, gördükleri dış güzellik bedende
Maksadları seni kullanıp, haz almaktır tende
Maşukları sen değilsin, bir buğulu hülya
Asıl kendin taparlar, sana taparken güya

Aşık görmezden gelir, hüznünü efkarını
Duymaz ki seni, geceleri deşsen de barını,
Maksadı çiğnemektir senin lalezarını
Seni sevdiğini sanır kendini avutur
Dalından koparır seni, vazolarda kurutur

Restorana girerken takar seni koluna
Latif refika gerek tiyatronun yoluna
Genç kızlara göz kırpar, hiç bakmaz ki soluna
Ruhuna bakmaz senin, yüzün makyajlı ister.
O yüzden seni hep, sahte incilerle süsler

Yahut dam lazım olur konserlerde, barda
Görmek ister seni, hep neşeli, hep hovarda
Yüzünde acı gamze, gözün hep uzaklarda
Tatmin olur görüp yüzünde, yalan gülüşü
Düşünmez hiç maskenin altındaki görünüşü

Kimine sensin, rakı sofrasının en ala dansözü
Başka aşklar tükenince akla gelen şarkı sözü
Hiçbiri bilmezler sendeki asıl değeri, özü
Onların gözünde sen bir kaltaksın ancak,
Bir an evvel yatak odasına atılacak

Ruhsuzca, duygusuzca mahzenlerine akar
Tenini duyduktan sonra dönüp sigara yakar
Dumanı yüzüne üfleyip, uzanışına bakar
Sanır ki yüzündeki kir bir duman halesidir
Oysa ki sana yapılan yosma muamelesidir.

Bir de divanen vardır senin herşeyini bilen,
Kusurunu da günahını da bilen, seni öylece seven.
Yıllardır senden bir işaretçik bekleyen
Her ne kadar bilsem de tek sahibin değilim,
Yine de sevginin tek sahibi olmak dileğim.

Ne olur kabul ediver bu naçiz daveti
Onlar bilmezler sendeki masumiyeti
Haliç sahilinde çocukken yaptığımız düeti
Eyüp’ün dar sokaklarında uçurtma kaldırmasını
Komşunun dutuna birlikte saldırmasını

Mahalle maçında sahayı rakibe dar etmeyi
Ramazanda oruç tutmakla iftihar etmeyi
Agop Amca’nın ıstakozlarıyla iftar etmeyi
Dokuz aylıktan önce top saydırmasını
Hasköy’ün yokuşlarında kızak kaydırmasını

Ergenlikte, adalar vapuruna kanca takmasını
Bisiklete binmesini, düşmesini, kalkmasını
Rum kızlarına hafiften ürkekçe bakmasını
Vapurda çay yudumlamayı, simidi paylaşmayı
İskeleye uçmak için güvertede yarışmayı.

Ve delikanlılık çağında Balat’ın taş yokuşlarını
Sabah rüzgarının ürkek ürkek dokunuşlarını
Paltomun arkasından usulca sokuluşlarını
Yavuz Selim’de mendil satan çocukların,
Hafif hafif titrettiği usulca yağan karın.

Huzur-ı penahinde kıyama durmasını
Rükuya erişip teşehhüde oturmasını
Yaradan’a el açıp hayaller kurmasını
Seher vakti dinlemeyi Peygamber’in (s.a.v) adını
Ve Süleymaniye’de secdeye varmanın tadını

Kimi mücevherlerin sever, kimi lebinin tadını
Boğaziçi’ni, Beyoğlu’nu, Taksim’i, Moda’nı
Kimiyse özler sende bıraktığı bir kadını
Başka sevgilerle oynaşıp, seni her dem aldatır,
Ayrılığın hasreti ancak seni tekrar hatırlatır.

Bilsem ki aşıkların, sevgililerin, seni azad edecekler
Tüm incilerini, mücevherlerini feda etmeye değer
Fatih gibi seni nefsinden (1) fethedebilmişsem eğer
Benim, seni yalnız sen olduğun için seven
Benim, sana meftun, sana tutuklu divanen

(1) Nefs-i İstanbul ‘Sur İçi’ için kullanılan bir tabirdir.

(2008)

Fatih Degirmenci
Kayıt Tarihi : 30.3.2008 12:16:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Turgay Turan
    Turgay Turan

    Hiç bu kadar uzun şiir okumamıştım. Ama bitsinde istemedim okudukca. Tebrikler

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Fatih Degirmenci