İstanbul'a Dair Bir Gönül Sözü
İçimde ince ince esen bir rihâsın,
Boğaz’dan geçen hülyâmda nazlı bir yârsın.
Her köşende bir türkü, taşında bir yâdigâr,
Seninle uyanır her gün, sensin gönlümde karâr.
Süleymâniye’de öğle, hazîn bir ezân sesi,
Bir garip dalgınlık çöker, dökülür içime nesi.
Kandil misâli titrer gecede Kız Kulesi,
Seninle soluklanır bu şehrin dertli nefesi.
Çengelköy’de bir demli, Sarıyer’de bir hüzün,
Üsküdar bir tebessüm, Galata’da eski gün.
Eyüp’te yakarışlar süzülür göğe sakince,
Ey azîz İstanbul, gönlüm seninle sessizce.
Sana bakmak – âşık olmaktır her defâ,
Ne çıkılır elden, ne de geçer zamanla.
Bir yanın goncadır, bir yanın dik yokuş,
Bir yanın firkat, bir yanın vuslata koş.
Gece olur, yağmur iner Tahtakale taşına,
İçim ürperir, hatıralar düşer eski bir yaşına.
Ey şehir, ey gönlümde nihâyetsiz bir naz,
Sen ki, hâlinle içime işleyen bir sâz…
Kayıt Tarihi : 30.4.2025 16:23:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiir, bir vedadan sonra yazıldı. Bir zamanlar iki kişi, İstanbul’un kıyısında yan yana yürürdü. Ayaklarının altındaki kaldırım taşlarında, gözlerinin önündeki silüette, ellerinin arasındaki çayda birbirlerini bulurlardı. Birlikte seyre daldıkları Boğaz, onların sessizliğini taşırdı her sabah, her gece. Ama gün geldi, biri kaldı, diğeri gitti. Ne bir kavga oldu ne de yüksek ses. Sadece hayat yavaşça araya girdi. Zaman konuşmadı, şehir susmadı ama insanlar birbirine sessiz kaldı. Şiir, işte bu sessizliğin içinden doğdu. Kalan, gidenin bıraktığı boşluğu İstanbul’un semtlerine ördü. Bir tebessüm Çengelköy’de kaldı, bir hüzün Sarıyer’de. Vedanın yankısı Eyüp’te bir ezanda gizlendi. Kokusu Tahtakale’de ıslak taşlara sindi. Bu dizeler, birine yazılmış gibi görünse de, aslında şehre yazıldı. Çünkü şehir, bir aşkın hatırasını en iyi saklayan yerdir. Şiir bittiğinde, kişi gitmişti. Ama İstanbul kalmıştı. Ve İstanbul artık sadece bir şehir değil, susan bir yârdı.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!