Ey Şehr-i İstanbul
Şimdi letâfetini tasvirleyen bir şiir yazayım desem,
kelâmlarımın eli ayağına dolanır lâl olur güher-nisâr kalem,
Daha ilk mısranın kollarında can verir cemâli solgun her hecem.
Ey Şehr-i İstanbul
Gerdanında ışıldayan zümrütler hazine mi sanıyor kendilerini,
Gözlerinin sularında çırılçıplak uzanan Mehlikâ'ya kim demiş güzellik abidesi,
Bilmezler mi Mihrîşâh'dır senin adın Fatih'in yegâne gözdesi...
Ey Şehr-i İstanbul
O yıldızlı bakışların dilhûn eyler durur yüreğimi,
Galata kulesinin o soğuk dudaklarından düşen prangalı dizelerimi.
Ey Şehr-i İstanbul
Âşıkların çok imiş sevdamı sana nasıl arzedeyim,
Nâr-ı firkât, gözlerine bakamadığım her gün gözlerime miller çektikçe ölmekteyim,
Sine-i püryân oldum dem-be-dem mürg-i bâl-şikesteyim,
Özlemin düştükçe gönlüme güz rengine dönen mevsimlerimi sana nasıl anlatayım bilemedim.
Ey Şehr-i İstanbul
Avâreyim asudeyim bedmestim,
Visâlimin sadrında yorgun bir bedeviyim,
Yersiz yurtsuz evsizim yol bilmezim,
Keşke bir kez hayt-ı vuslât-ında gönüllü mahkumun olurum diyebilseydim,
Bir kez gözbebeklerine beşik olup tatlı bir uykunun içinde seni düşleyebilseydim...
Kayıt Tarihi : 10.3.2024 14:19:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!