İstanbul Şiiri - Dilara İpek

Dilara İpek
7

ŞİİR


4

TAKİPÇİ

İstanbul

18 Kasım 2017

İstanbul

İstanbul’a ilk gittiğim günü yazıyorum... İstanbul’ a ne kadar geç kavuşmuş olsam da bana hissettirdiklerini çoğu insanın hissedemediğini anlamıştım gittiğimde. Herkesin o güzel anlarda ondan hızlıca kaçışlarını görmüştüm. Bir dönüp bakabilselerdi sana eminim doyamazlardı o güzelliğine.

**********

Üniversiteden yeni mezun olmuştum. Okuduğum bölümle ilgili kendimi geliştirmek istediğim için sınavlara girmek istemiştim. Ve bu gireceğim sınav da İstanbul’ da yapılacaktı. Bunu öğrendiğimde sınav için değil İstanbul’ a gideceğim diye heyecanlanmış, kalbim sevinçle dolmuştu. Biliyorum çoğu insan için bu durum normal gelmişti. Heyecanımı görmüyorlardı ama önemsemiyordum. Çünkü tek düşündüğüm İstanbul olmuştu.

Şimdi bana bir yol arkadaşı lazımdı. Bilmediğim bir şehre tek gidemezdim. En yakın arkadaşım Zeynep’ e teklif ettim. Hem İstanbul’ a öncesinde gitmiş az da olsa bilgisi vardı.

Zeynep o sene kpss için hazırlanıyordu. O yüzden her zaman görüşemiyorduk. Ona çekinerek anlatmıştım. Bir işte çalışmadığı için de masrafları karşılayabileceğimi söylemiştim.

Korktuğum gibi olmamıştı derslerini sınavımın olduğu güne göre ayarlayacağını söylemişti. Ve İstanbul’ u bilen bir arkadaşının da gelebileceğini söylemişti. Adı Onur. Zeynep kpss öncesinde bir mağazada çalışıyordu oradan arkadaşlardı. Bende az çok tanıyordum. İyi çocuktu. Güle bayıla olur demiştim. Sevinmiştim.

Yol arkadaşları tamamlandığına göre şimdi ben orada ne giyecektim diye düşünmeye başlamıştım. Bu da benim için ayrı bir heyecan olmuştu. İstanbul bana her zaman gösterişli gelmişti. İstanbul birbirinden güzel giyinen kadınlarla doluydu. Bende güzel giyinmeliydim. Kız kardeşim Begüm’le çarşıya çıkmıştık. Elbise giymek istemiştim. Kasım ayı olduğu için havalar soğumaya başlamıştı. Bende bir butikte beğendiğim mavi triko bir elbise ve ayakkabı olarak da kahverengi renginde kısa bir bot almıştım. Tam bir sonbahara yakışan iki rengi birbirine sevdirmiş ve bende sonuçtan memnun kalmıştım.

Biletleri de aldığım da her şey tam olacaktı. Sınav 18 Kasım saat 12:00’deydi. Zeynep sabah saat 8:00’ e biletleri alırsam rahatlıkla yetişebileceğimizi söylemişti. O saate biletleri de aldığıma göre her şey hazırdı. Sınav gününü içimdeki bitmeyen heyecanla bekliyordum.

***************

Gelmişti o gün. Heyecandan karnıma ağrı girmiş, İstanbul’ u düşünmekten uyuyamamıştım. Neler yaşayacaktım? Nasıl geçecekti o günüm? diye bin bir çeşit hayal içinde az çok uykuyla gözlerimi açmıştım beklediğim günün sabahına. Uyandığımda yüzüme bir çocuk gülümsemesi yerleştirdiğimi hatırlıyorum.

Saçlarım uzundu o zamanlar, uçlarında sarılar vardı. Doğal hali düz olduğu için çok uğraşmamıştım saçlarımla. Yüzümde stresten oluşan sivilcelerim vardı. Onları kapatmak için kendimi biraz makyaja bulamıştım. Ve en güzel kısmı elbisemi giymemdi. Sonra ayakkabılarımı. Ve artık hazırdım.

Terminale herkesten önce varmıştım. Zeynep ve Onur’un gelmesini bekliyordum. Onlar da benim arkamdan bir on beş dakika sonra kadar gelmişlerdi. Otobüsün hareket etmesini bekliyorduk. Beni bu kadar heyecanlandıran yere bir an önce varmak istiyordum. Evet yola çıkıyorduk. Gözlerimi camdan hiç ayırmak istemiyordum. Zeynep yaklaştığımızı söylüyordu. Heyecanım yaklaştıkça daha da artıyordu.

Ve gelmiştik. İndiğim de beni gülümsemelerime karşılık veren bir koca deniz karşılamıştı. Huzur verici güzelliğiyle insanlara kendisini yanına davet ettiriyordu. Bu daveti karşılıksız bırakamazdım. Hemen yanına gittim. Derin bir nefes alıp ona doya doya baktım. Ona kimse heyecanlı gözlerle bakmamış, ruhunu okşamamış gibi bir hüzün hissetmiştim. İlk fotoğrafımı hemen orada çekilmiştim. Bu onun hoşuna gitmiş olacak ki fotoğrafta ikimizde gülümsemiştik.

Çok vakit kaybetmeden oradan ayrılmak durumundaydık çünkü yetişmem gereken bir sınav vardı. Sınava gireceğim semt Kadıköy’ de bir okuldu. Hemen bir minibüse binip adrese yakın bir yerde inmiştik. Birkaç kişiye sorup ona göre yolumuza devam ediyorduk. Kısa bir uğraştan sonra okulu bulabilmiştik. Sınav yerinde üniversiteden bir arkadaşımla karşılaşmıştım. Sınav hakkında birkaç tüyo verdikten sonra yavaş yavaş içeri girmeye başlamıştık. Zeynep ve Onur beni bahçede beklemişlerdi. Cam kenarında bir yere oturdum. Sınavdan olur da sıkılırsam İstanbul’ un güzelliğine az da olsa bakabileyim diye ayarlanmış gibiydi. Hem Zeynep ve Onur’ u da görebiliyordum. Evet sınav başlamıştı. Tatlı bir tebessümle soruları çözüyor bir yandan da içimdeki sesle konuşuyordum. Benim İstanbul’ da olduğumu tekrar tekrar söylüyordu bana. Ve bu ses beni daha da heyecanlandırıyordu. Fırsat buldukça camdan dışarı bakıyordum. Diğerleri sorularla boğuşurken ben olduğum anın tadını çıkarıyordum. Benim için güzel geçmişti. Hayatımın en güzel sınavıydı.

Sınavdan çıktıktan sonra nereye gidebileceğimizi konuşmuştuk. Zeynep Eminönü’ ye gidebiliriz demişti. Orası karşı tarafta olduğu için vapura binecektik. Hayatımda bir ilk olacaktı bu da. Zeynep ve Onur beni en üste çıkarmıştı. Daha güzel görebileyim diye. Bir yabancı gibi ama aynı zamanda oraya aitmiş gibi hissediyordum. Şimdi bana gülümseyen denize daha yakındım. Dalga seslerine kulak veriyordum. Ne çok hatıraya şahit olduğunu düşünüyordum içimden. Ne kadar aşka ne kadar sevgi ve acıya sığdırmışlardı seni? Sana baktıklarında neyin hayalini kurup sevinmişlerdi? Kaç ayrılık kaç kavuşma görmüştü bu deniz? Bunlar yaşanırken yalnız olmadığını biliyorum. Çünkü sana üzerinde uçan martılar eşlik ediyordur. Seninle olan her şey bir ahenk içindeymiş gibi. Üzerinde usulca gezinen vapurlar, gemiler, sandallar, kayıklar. Rengarenk.. Seni süslüyorlar. Güneş ise ışığından veriyor üzerinde parıldıyor. Martılar, kuşlar hep birlikte kanat çırpıp şarkını söylüyorlar. İnsanlar size büyülenmiş gibi bakıyorlar ve etrafına mutluluk gülüşleri saçıyorlar. Ve ben ne zaman kendimi kötü hissetsem bu anı düşüneceğime söz veriyorum.

Vapurdan inmiştik. Arkadaşlarım Eminönü’nde İstanbul’un en eski kapalı çarşılarından olan Mısır çarşısına götürmüştü. Gün boyu ailesiyle gezen küçük bir çocuk merakıyla etrafıma bakıp gözlemler yapıyordum. Hiç bu kadar insanı bir arada görememiştim.. Bana herkesin bir acelesi varmış gibi geliyordu. Birbirlerinin gözlerine değmeden nasıl yaşıyorlardı burada? diye kendime sorup yürüyordum.

Çarşıyı gezdikten sonra Onur balık ekmek yiyelim dedi. Buna da şaşıracaksınız belki ama ilk defa dışarıda balık ekmek yiyişim olacaktı. Heyecanlı oluşum bundandır. İstanbul ilk defa yapacaklarıma şahit olacağı için heyecanlandırıyordu. Çok tatlı, küçük bir mekân da balık ekmeğimizi yedikten sonra bizim için dönüş vakti geliyordu. Dönüşte köprüden dans ederek, etrafıma gülücükler dağıtarak geçiyordum. İnsanlar beni izliyor mudur diye düşünmeden içimden geldiği gibi davranıyordum. Sonra Zeynep tam oradayken fotoğrafımı çekmek istedi. Galata Köprüsünü gösterdi bana. Bir gün yine geldiğimiz de burayı da görürüz demişti. Galata şimdilik fotoğrafımı süsleyen bir manzaraydı.

Her yerini gezme fırsatı bulamadığım için içim buruk ayrılıyordum. Bu kadar kısa bir zamanda bana yaşattığı heyecan ise paha biçilemezdi. Hiç unutamayacağım güzel bir gün geçirmiştim. Ruhuma iyi gelmişti İstanbul.

Ve artık biletlerimizi almış eve doğru yola çıkıyorduk.

Eve döndüğüm zamanlar İstanbul’ un bana hissettirdiği duyguları unutmamış her an içimde canlılığını sürdürüyordum. Aşık olduğun da hissettiğin duygularla benim hissettiklerim eş değerdi. Sürekli onu görmek istersin, kokusunu duymak, canlı kanlı görmek istersin ya işte aynılarını istiyordum. Ne zaman sana gelecek olursam bana hissettirdiklerin gülümseten küçük anılara dönüşecek ve ben büyük bir mutlulukla seni yazıyor olacağım..

********

Hep hatırlayacağım bir rüyaya da şahit ediyordu. Büyülendiğim denizinde uyutuyor beni ve gözlerimi açtığımda bana gülümseyen denizle selamlaşıyordum.

Dilara İpek
Kayıt Tarihi : 6.4.2020 00:34:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Veysel Toprak
    Veysel Toprak

    Film gibi olmuş!
    Sevdim yazıyı
    kutlarımmm

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Dilara İpek