ne zaman gözlerine eğilsem bir kadının
derinliğinde seni yüzerim istanbul
yüreğime zift damıtan bir gecesin
fatihin olurum
gül dudaklarıyla övdü beni en sevgili
bundandır lâlelerine müptela olduğum
elimde mürekkep yüreğimde umut
sırtımda uzak bir köyünden anadolu’nun
yüklendiğim sevdalarla selam getirdim sana istanbul
garlarında bir telaş sarmıştır evden kaçan genç kızları
kan mı karanfil mi olduğu bilinmeyen kırmızı düşlerle
gözlerinde dipsizliğe düşü(rülü) yorum
tipi vurmuş bir köy gibi üşüyorum
üşüyorum istanbul
annelerinden önce
minik yılanların kuşatmış yol başlarını
asfalt yüzünden eksik olmayan
bürokrat gülümsemesi
çocuklardan çalınmış delişmen oyundur
şımarık saltanatların bavullarındaki
tensel coşkuyla kirletiliyor tinsel dünya
sen tine bir suç tene hevessin
istanbul
kötü yola düşmüş sevgilim
say ki bir ekmek kırıntısıyım umut sofralarında
küçük mideleriyle kaçak kuşların hasret kaldığı
acılar ekindim bunca istanbul
sevinçler biçindim
doyuramadım tinerci çocuklarının
bakışlarındaki uçurtma telaşını
nirâni titreyişlerle nirengi kırılmışlıklar yaşıyorum
yaşlanıyorum soytarılarının kahkahalarında
sen oğullarıyla beslenen bir annesin, istanbul
adının çekimine aldanıyorum.
köprülerini çökerttiler üzerlerine
haramilerin mirasına yeltenen kirli çocukların
tahrif edilmiş ayetlerin meyvelerinde öpüşerek
eksiliyor kuşların
suyu kirletiyor kadıncıkların ayakları
balkıyan maviliğin iffetsiz dövüyor kumları
hani nerde yüzündeki hayâ atlası
süleymaniye’nden yükselen ezanı duyunca
fahişen olmaktan geçtim
ağlıyor ayasofya ağlıyor sultanahmet
sen kötü yola düşmüş sevgilimsin
sofrasında eski adetleri, necip
beyoğlu’nda kurmuş çadırını
inen ilk ayetin önüne diz çöker gibi çöktüm
dibine asırlık bir çınar ağacının
kökünden söktü nazım
gülhane parkına diktiğim zeytini
kapalıçarşı’da bir garip veli
üzerinde deli gömleği, elinde güvercin cesedi
iri gagalı akbabalar havalanıyor mahmut paşa’dan
kanlıca
iş dönüşü haftalığını sayarken delikanlının
sıcak kalbine saplanan akşam karanlığı bir falçata
emirgan
taksi şoförünün ensesine dayanan soğuk bir namlu
eminönü
kapkaççıya direnen hamile bir kadının çığlığı
çığlık çığlık ay karardı halicinin göğünde
istanbul
vakitsiz yakalayan bir deprem gibi ahlaksızsın
ve ben sana vurulmuşum duman duman
kutsal yalanlarının küstahlığıyla
mayaladın beni kendine
caddelerin çocuk emzirirken yakalanan
bekâr bir kız kadar müstehcen
ben senin abanoz sokağın olmuşum
sen ise girmişsin en derinime
sana hasretim cezaî aşkların cürmünden
kötü yola düşmüş sevgilim
istanbul istanbul…
Behçet Gülenay
Behçet GülenayKayıt Tarihi : 7.11.2016 21:35:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!