İstanbul!
İsmini söylerken dudaklarım tatlanır,
Aklımda firdevsten bir mekan canlanır.
Sokakta yürürken her ağızda tek söz 'Selam'
Cennet misali her yerde sohbet-i canan
Tüccarı doğrudur,yokdur dilinde yalan
Düşünür ahireti,nefsine yoktur aldanan
Hem nice şahsiyetler var bağrında
Birbaşka İstanbul onların varlığında
Martıların musiki gibi sesleri
Sahilde gezinirken 'Merhaba' nağmeleri
İstanbul'un o meşhur beyefendileri
Yüzlerinden hiç eksik olmaz tebessümleri
Hanımefendileri, hayalı,edepli,iffetli
Sanki dünyanın, cennetten gelen hurileri.
Ya süslü,herkesin hayran olduğu camiler
Beş vakit koşarlar secdeye,yüzler,binler.
İstanbul! ...
Mazide kalmış bütün süslerin,
Ne oldu,cennet dediğim güzelliklerin.
Görmeyeli değişmişsin,çoğalmış misafirlerin,
Yok mu içlerinde maneviyat erlerin?
Beyefendilerin gitmiş,şimdikiler pek kaba,
Çok sabırsız,sinirli, gülmezler mi acaba? ...
Hanımefendilerine ne oldu,söylesene...
Edep nerede,iffet nerede,haya nerede?
Peki doğru tüccarın ne hale gelmiş?
Unutmuş ahireti,nefsim nefsim demiş.
Camilerin dursaydı,eskisi gibi...
Nerede yüzler binler,içinde birkaç kişi.
Kendine gel İstanbul bu gidiş nereye...
Sen böyle değildin,silkelen acele,
Ne diyeceksin düşün,seni alan Fatih'e
Haydi kalk İstanbul!
Tekrar dön cennet misali günlere
Kayıt Tarihi : 8.5.2011 18:10:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!