Eriyor caddelerin hoyrat adımlar altında.
Ne kadar da çoklar, taşın toprağın altın ya.
Hoş… Ne taşın kalmış hatıra ne de toprağın.
Gelin umarsız martılar bari siz ağlayın.
Tabi, işiniz gücünüz, varsa yoksa deniz.
Size de gelecek sıra, aldırmaz iseniz.
Ne Altın Boynuz kalacak ne yeşil bahçeler.
Betonda doğup ölecek, betondan ökçeler.
Korkarım. Kızın Kulesi’ni de çalacaklar.
Bak. O güvercinlerim de yetim kalacaklar.
Kirleniyor en temiz en masum avluların.
Sokaklarda üst üste uyurken yavruların.
Boğazkesen artık Boğaz’ını kesemiyor.
Deli rüzgarın bile özgürce esemiyor.
Süleymaniye feryat figan vefadan yana.
Minnet borcu var sanki, kapısını çalana.
Hisarların mağrurdu, gece gündüz nöbette.
Levendlerini görür gibiyim ahirette.
Kokan şey tarihti başka zamanlardan kalma.
Bambaşka bir yurttu ismini Fatih'ten alma.
Halbuki güzellik lügatlerde 'Sen' demekti.
Bir tepeden diğerine dertsiz yürümekti
Sahabeden ziyaretine aşkların geldi.
Bulut bulut zikir edilen köşklerin oldu.
Bir nefes alışınla bayram ederdi çiğer.
Diğerini görünce selam verirdi diğer.
Düşüp ölse yolcu, başında beklerdi insan.
Eller havalanır, duaya başlardı lisan.
Kırklar çıkmadan kimseler açmazdı radyoyu.
Gökler alkışlardı gökler! Bu sessiz koroyu.
Fakirlik kolaydı, beraber paylaşılınca.
Gözler göz göz gülerdi, engeller aşılınca.
Dersini mekteplerinde gördü Medeniyet.
Ders verir oldu talebene. Bin defa hayret.
Camilerin, Kiliselerle yapışık dururdu.
Rum, Laz, Türk, Kürt ve Ermeni, kolkola uyurdu.
Ezanlar hala karşılaşır çan sesleriyle.
Muhabbet ederler zerrelerin hisleriyle.
Vapurlarda taşınır çeşit çeşit sevdalar.
Sevginin yüzlerce tazahürüdür: Adalar.
Yıkıklığının ortasında diri bir yan var.
Tut ellerimden tut. Kayıtsızlığa isyan var.
Sahip çık. Sahibi olduğun muazzam kente.
Gül bostanındasın. Gül de olacak, diken de.
İş; dikenleri tek tek ayıklamakta saklı.
“Ah İstanbul! ” diyerek sayıklamakta saklı.
Köşe köşe, Çağlara meydan okur merhaban.
Bu nasıl yıkılmak, direnirken Yerebatan.
Balığın, ekmeğin, Emirganda koruların.
Niye, Nasıl, Niçin, Nerede… işte soruların.
Soruların içinde kurtaracak cevaplar.
Yavaş gelen ölümü durduracak sevaplar.
Durum vahim, sürdükçe insanında densizlik.
Yakacak hepimizi “Sen kalmayan” sensizlik.
Sorun büyük: en az bu Şehir kadar kocaman.
Acımazsa sana kimse, olmasın acıman.
Bilmiyorsa kıymet: kov gitsin, üstünde gezen.
Def olsun! sırtında ki ipsiz sapsız gevezen.
Bu cennet mekan sana Peygamber vaadidir. (asm.)
Sızlanmayı kes! saat, çalışma saatidir.
Üzülme! Yenecektir şehir bu keşmekeşi.
Sırt sırta, omuz omuza çözeceğiz işi.
Kültürleri “bir” eden köprülerinde gurur
Sen İstanbullusun köprülerin kadar dik dur.
Uyuma artık. Uyursan İstanbul da uyur.
Unutma. Tarihi yazan şehir İstanbuldur
Kayıt Tarihi : 26.5.2010 23:38:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!