İstanbul Şiiri - Deniz Postal

Deniz Postal
9

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

İstanbul

İstanbul
Turuncu kızılı.
Toprağı okşayan teninde, yaralı bir kanat gibi
Süzgün ve yorgun
Aklımdasın.

İstanbul
Ağır bir taş gibi kıra kıra akan
Denizindi her dalgası zihnime çarpan
Baktım baktım, irkildim içemedim,
Her seferinde içinde denizin
Korkumu, korkumu geçemedim.

İstanbul
Kulağımıza üflediğin nedir
İsimlerinden mi eski zamanların
İnce ve uzun kadifeden bir labirent gibi
İstanbul’da latif sesi ezanların
Tepelerin tepesine ruhani yokuşlar
El örmesi hafif bir tülbent misali süzüldü.

İstanbul
Kız kulesinde bir yavru ceylan
Batan güneşi özledi tir tir titrerken
Bir bardak çay misali içtiler seni o esnada
Ceylan anası olmalı yavrusu inlerken.
Kız kulesi, bir yavru ceylan
Sen sanki su sıçramış paçalarına
Duyulmaz artık sesin, bırak duymasınlar

İstanbul,
Kokun geliyor şimdi burnuma
Mısır çarşında cümbüş, şekilsiz dalgalar
Dalgaların üstünde dansöz gibi kıvrıldılar
İstanbul’dan sıçrayan yongalar.
Tellallar, çığırtkan aktarlar, kalpazanlar
Korna ve davul, zil ve çığlık, çamur ve ıhlamur.

İstanbul
Galata Kulesi’nden gözlerken
Ustası, işçisi, ipsizi, çelik iradelisi
Bir tuğlada on el, onu da birbirine benzer
Kagir kardeşlikler şehri! Gönüller delisi!
Ermenisi, Rumisi, Türk'isi kardeşmiş
Milyonlar, kollarından kan bağları nakşetmiş
Böyle kesik kesik soludu bin yıllık tuğlalar

İstanbul
Nakış derslerine gitmeliydim
İnci taşlarla süslü boğazını kesbetmek için
Taş döşeli sokaklarında neşeli bir çingene
Alkışların manzumesini vecbetmek için
Nasıl ezgisine kaptırmışsa müziğin, öyle
Anlayabilmek ritmini udun, gitarın.

İstanbul
Bayat bir ekmek aldım bakkaldan
Böldüm, böler gibi sokak sokak cismini
Kursağımdan geçirirken yutkundum
İçimden kimsesizliğini geçirdim
İstanbul, kurudu dalların, unuttuk ismini
Semaya yanık Balkan türküleri söyledin.

İstanbul
Çemberi daraldığında kurtların
Top sesleri Saray’dan duyulurken ya da
İngiliz zaptetmişken kapıları, acaba zannettin mi
Çelik mavisi bakışımızı raptedeceklerini.
İstanbul, sana karışmak istedik sadece
Biz Anadolu, sen analar dolu.

İstanbul
Ayaklarıyla ezdi çimenlerimi tepelerin
Estikçe estin..Gürledin damarında damarların
Yaklaştıkça büyüyen tarihin rahmini tepeledin.
Yükselirken üveykler, çınladı sesi şamarların
Gözlerde yaşardın, mazide serilmiş koca bir yiğit gibi.
Savaşlar ve kanlarla, affet bizi
Gözlerde hırsımız, gözlerde çaresizliğimiz, gözlerde aşkımız.

İstanbul
Tıktık içine şahsımızı nazenin
Baksana şu kurtçuğa, ağacın gövdesindeki
Ya da şu arsıza, beton binaların göbeğindeki
Dövene elsiz sövene dilsiz, derviş kentim
Zenginlik midir mugalata, mezarlara inin
Seni temaşa eden yüreklerin zevki.

İstanbul
Ayak izlerini takip ediyorum
Soğuk ve rüzgarlı deniz, Kanlıca’da mat zihnim
Eyüp’ten Piyer Loti’ye topraktan hatıralar
Ki hepimiz o toprakta varız, hem de arsızız.
Kilise’de onur, İslam’da nur
Hepsi bir sandalda, hepsi bir hamur
Sen dinlerin şehri, sen dillerin şehri.

İstanbul
Davul ve tambur
Alnın kayaların kavruk sertliği gibi inatçı ve dik
Tonajın binler, milyonlar, sesin yumuşacık
Sesinde kavrulmuş kültür, gerisi hiçlik
Vur adamım, vur kadınım, vur
Bu gece, her gece gibi erguvanlar yeşerecek.

İstanbul
Şekle sığmıyor bu pencere
Ellerde sanki kelepçe, dillerde pençe
Aklımı yedim zehirli menekşe
Bu ki kandırdı, ahşaptan bir mendille
Çürümüş tahta, yağmurlu sokak, ihtiyar nine
İstanbul’um, özledim ana kucağım
Mistik sevgilim, değişme.

İstanbul,
Gökte turuncu kızılı, sabah ezanları okunuyor.
Ruhuma çarpan soğuk sabah suyu gibi
Çarptın kalbinde dünyanın
Ortanın ortasında, kürenin çekirdeğinde
Yüreğimizin nüvesinde, bir “izler”,
Bir “mimler şehri”.

Deniz Postal
Kayıt Tarihi : 3.5.2010 14:12:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Ümraniye Belediyesinin düzenlediği şiir yarışmasına katıldıgım şiirdir.

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Deniz Postal