İşsiz Kalma Korkusu (öykü)

Seyit Burhaneddin Kekeç
1566

ŞİİR


17

TAKİPÇİ

İşsiz Kalma Korkusu (öykü)

Avni birçok gurbetçi gibi köy yerinde geçim derdi yüzünden çoluğunu çocuğunu arkada bırakıp Avrupa’nın yolunu tutanlardan biriydi. Hollanda’ya geldi geleli çalışıp para biriktirerek hem de çoluk çocuğunun rızkını çıkarmaya çalışıyordu.

Hollanda’ya geleli on beş yıla yaklaşmıştı. Geçen zaman zarfında ailesini yanına almış hem kendisi hem de çocukları dil öğrenmeye gayret etmişlerdi. Avni dil öğrenmenin yanı sıra işçi hakları ile ilgili yasaları öğrenmeye gayret etmişti.

Avni bir tekstil fabrikasında çözgüde çalışıyordu. Dokuma tezgâhları için çözgü hazırlıyorlardı. Dokumadaki arkadaşları ilk başta dört makinaya bakıyorlardı. Daha sonra kendilerine bir makineye daha bakar mısın diye sorduklarında itiraz etmemişlerdi. Fabrika da bu sayede on kadar işçiden tasarrufta bulunmuştu. İşçi başına düşen makine sayısı her yıl birer tane daha artırılmış şimdi bir işçi on makineye bakar olmuştu. İşçiler başlarına geleni bazı arkadaşlarına çıkış verildikçe anlamaya başlamışlardı.

Avni onların bu hikâyelerini bazen camide bazen kahvede çok dinlemişti. Yine bir gün fabrikada çalışırken ustabaşı Avni’nin yanına gelerek ertesi günü bir işçinin izinli olduğu için gelemeyeceğini bir günlüğüne onun makinesine bakıp bakamayacağını sorduğunda Avni düşünmeden hayır cevabı vermişti. Ustabaşı, “ya bir gün idare etsen ne olur’ dediğinde Avni, ‘bugün bir günlüğüne dersiniz ama yarın o makineyi de bana yüklersiniz. Ama o makineye yetişmek için akıttığımız teri, nasıl çalıştığımızı görmezsiniz’ diyerek kabul etmemişti.

Seksenli yıllarda Avrupa’da işsizlik oldukça yükselmiş umutla getirtilen davul zurnayla karşılanan misafir işçiler istenmeyen insanlar ilan edilmeye başlanmıştı. Ekonomik kriz nedeniyle birçok fabrikada işçi kıyımı yapılıyordu. Bu yüzden işçiler her gün işsiz kalma korkusuyla işlerine gidiyorlar büyük bir stres altında var güçleriyle çalışıyorlardı. Hatta bazıları hasta olmalarına rağmen çıkış verirler de işsiz kalırım korkusuyla hasta hasta çalışıyorlardı.

Avni de aynı korkuyla çalışıyordu. Yalnız Avni çalışırken hasta kalındığı zaman çıkış verilemeyeceğini öğrenmişti. Ama hasta kalmak için geçerli bir sebebi olmalıydı. Avni önce midem ağrıyor diyerek hasta kaldı. Hasta kaldığı için mecburen doktora gitmesi gerekiyordu. Ev doktoruna midesinin ağrıdığını söyledi Ev doktoru Avni’yi midesinden röntgen çekilmesi için hastaneye gönderdi. Avni röntgende yalanının ortaya çıkacağını anlamıştı. Hemen bir çare bulmalıydı. Düşündü taşındı hatta gece uyku bile tutmadı. Sonra aklına şeytani bir fikir geldi. Hemen mutfağa gidip 6 tane zeytin yedi. Bu altı zeytinin çekirdeklerini de yuttu. Böylece röntgen çekildiğinde midede zeytin çekirdekleri görünecek doktor da onun ne olduğunu anlayana kadar Avni bir başka hasta kalma nedeni bulması için zaman kazanacaktı. Avni hastaneye gidip midesinin röntgenini çektirdi. Bir hafta sonra ise ev doktoruna sonucunu öğrenmeye gitti. Doktor röntgen sonuçlarına göre Avni’de ülser hastalığı teşhisi koydu. Yaranın büyük olduğunu söyleyerek evde istirahat etmesini söyledi. Reçeteye yazdığı ilaçlara da muntazam olarak riayet etmesini söyledi. Avni doktordan sonra hemen eczaneye gidip ilaçlarını aldı ama tabii ki hiç kullanmadı.

Evine hastalık sigortasının doktoru geldi. Ona rahatsızlığını ve kullandığı ilaçları sordu. Avni doktorun yazdığı ilacı göstererek “ülserim varmış” dedi. Doktor kendisini nasıl hissettiğini sordu. Ağrılarının olduğunu söyledi. Hastalık sigortası doktoru Avni’ye ev doktorundan hastalığı hakkında bilgi alabilmek için müsaadesi olup olmadığını sordu. Avni bu kez de Hollandacayı yeterince bilmediği için doktoru anlamadığını söyledi. Avni böyle deyince doktor daha fazla konuşmanın bir anlamı olmayacağını anladı ve ziyaretini bitirdi. Giderken de Avni’ye yakında onu kontrol için Hastalık sigortası binasına çağırabileceğini söyledi.

Doktor gittikten 4 hafta sonra Avni’ye bir mektup geldi. Mektupta Avni kontrol için çağrılıyordu. Avni verilen gün ve saatte hastalık sigortasının binasına geldi. Resepsiyona giderek mektubu gösterdi. Resepsiyondaki memur mektubun üzerindeki adrese baktıktan sonra Avni’ye bir miktar para vererek bir kâğıt imzalamasını istedi. Verilen bu para Avni’nin kontrol için geliş gidiş yol ücretiydi. Avni şaşırmıştı, teşekkür edip parayı cebine koydu. Görevli ona gitmesi gereken katı ve oda numarasını söyledi. Avni doktorun odasını buldu, sekreterine kendisine gönderilen mektubu gösterdi. Sekreter ona bekleme odasında beklemesini sırası gelince çağrılacağını söyledi. Fazla bir süre geçmeden de Avni kendisini doktorun odasında bulmuştu zaten.

Doktor Avni’ye durumunu nasıl olduğunu sordu. Avni de ağrılarının devam ettiğini söyledi. Doktor telefona uzanıp birkaç numara çevirdikten sonra birisiyle konuştu. Daha sonra da telefonun sesini dışarı verdi. Aranan numara kendisinin yeminli tercüman olduğunu doktorun ve Avni’nin söylediklerini birbirlerine tercüme edeceğini söyledi. Daha sonra doktor Avni’nin ev doktoru ile sağlık durumu hakkında iletişime geçmek istediğini bunun için de Avni’nin müsaadesi gerektiğini bunun için de bir izin belgesi imzalayıp imzalayamayacağını sordu. Avni durumun kendisi açısından çatallaşmaya başladığını anlamıştı. Ama mecburen izin belgesi vermesi gerektiğini yoksa sigorta doktorunun hastalığına inanmayıp işbaşı verebileceğini düşünerek gerekli belgeyi imzalayabileceğini söyledi. Doktor Avni’ye bir kâğıt uzatarak imzalaması gereken yeri gösterdi. Avni imzalayarak doktor geri verdi kâğıdı. Doktor yeminli tercümana teşekkür ederek telefonu kapattı. Bir sonraki randevuda görüşmek üzere diyerek Avni’ye gidebileceğini söyledi.

Avni ilacı bittiğinde yine ev doktoruna gitti. Ev doktoru bir kez daha röntgen çektirelim durumunuz nasıl onu görmüş oluruz dedi. Avni röntgen için giderken yine altı tane zeytin yedi ve çekirdeklerini yuttu. Röntgenini çektirdikten birkaç gün sonra ev doktoruna gitti.

Ev doktoru röntgen sonuçları karşısında şaşkınlık içerisindeydi.

-Sizin midenizdeki yara aynen duruyor ama yer değiştirmiş durumda bu nasıl oluyor anlayamadım. Bir önceki röntgende midenizin sol tarafında bulunan çekirdekler bu filmde sağ tarafınıza geçmiş. Bu nasıl olur bilmiyorum. Sol tarafınızdaki yaraların bu kadar kısa sürede iz bırakmayacak şekilde iyileşip bu kez sağ tarafınızda oluşması da çok ilginç. Siz yine aynı ilacı deneyin birkaç hafta sonra yine bir röntgen filmi daha çektirelim.

Avni doktora teşekkür edip giderken kendi kendisine kızıyordu. ‘Ulan salak kafa yatarken sol tarafına yatmıştın yine sol tarafına yatsaydın ya. Neyse gelecek sefer unutmayım da sağ tarafıma yatayım diye geçiriyordu içinden.

Aradan iki hafta geçmişti ki sigorta doktorunun daveti geldi. Sigorta doktoru da ev doktorundan gerekli bilgileri almış ev doktoruyla işbirliği içerisinde hareket edeceklerini söyledi. İlaçlar bitince Avni yine doktora gitti. Doktor onu röntgene gönderdi. Avni yine altı adet zeytin yiyip çekirdeklerini yuttu ama geçen sefer yaptığı hatayı bu kez yapmadı. Bütün gece sağ tarafına yatmıştı. Röntgende zeytinler yine sağ tarafında çıkmıştı. Doktor birkaç farklı ilaç kullanıp yarayı iyileştirip iyileştiremeyeceklerini görmek için farklı bir ilaç yazacağını bundan da bir netice alamazlarsa Avni’yi ameliyata alacaklarını söyledi. Ameliyat deyince Avni korktu. Hem yalanı ortaya çıkacaktı hem de durup dururken vücudu kesilecekti. Doktora ameliyattan korktuğunu ilaç tedavisi ile sonuç almaya çalışabilir miyiz diye sordu. Doktor da deneyelim dedi. Doktor bu kez farklı bir ilaç yazdı. Bir ay sonra yine röntgene gönderdi. Avni bu kez röntgene gitmeden önce altı olan zeytin sayısını dörde düşürdü. Gece yine sağ tarafına yattı. Röntgenini çektirip ev doktorunun karşısına geldiğinde doktordan müjdeyi almıştı. Hastalık ilaçla iyileşme yoluna girmişti, yara küçülüyordu. Bir ay sonra bu kez zeytin sayısını iki ye düşürdü. Röntgenden sonra ev doktoru neredeyse iyileştiğini yaranın küçüldüğünü söyledi. Hastalık sigortası doktoru da ev doktoru ile iletişimde olduğu için hastalığın iyileşme sürecinde olduğunu öğrenmişti. Birkaç hafta sonra hastalık sigortası doktoru Avni’ye çalışabilir raporu vermişti. Avni uzunca süren bir hastalık tatilinden sonra mecburen işbaşı yapmak zorunda kalmıştı.

Avni işine döndü ama bu kez işyerindeki makinesinde kullandığı ipliklerin ebadı değişmişti. Çok büyük makaraları makinaya asmak zorunda kalmıştı. Aslında bu Avni’yi yıldırma politikasıydı. Uzun süre hasta kalınca ağır makaralardan oluşan iplikleri onun makinasına vermişlerdi. Avni çaresiz ‘ya sabır’ çekerek çalışmaya devam etti. İki ay geçmemişti ki bir olan çözgü makinası iki ye çıkmıştı. Avni’nin bir süre önce reddettiği makineye şimdi mecburen bakması gerekiyordu. Daha sonra bu makine sayısı üçe çıkmıştı.

Avni neredeyse bir yıldan beri hasta kalmadan var gücüyle çalışmaya başlamıştı. Ama bu çalışma temposu Avni’nin sinir sistemini bozmuştu. Daha önce gülen yüzle rica edilen bir iş şimdi oldukça kaba bir şekilde emredilerek söylenir olmuştu. Avni fabrikada son günlerine geldiğini hissediyordu. Onlar çıkış vermeden bir hastalık bulup hasta kalması gerektiğini düşündü.

Yine bir gün bütün gücüyle çalışırken vardiya şefi Avni’nin yanına gelerek çözgüde çok fazla israf yaptığını yapılan çözgülerde hatanın normalin üzerinde olduğunu kızgın bir dille söyleyerek daha dikkatli çalışması gerektiğini söyledi. Avni ise normalde bir makineye bakması gerektiğini şimdi ise üç makineye birden yetişmesi gerektiğini dolayısıyla da hataların normal olduğunu anlatmaya çalıştı. Ama vardiya şefinin onu anlamaya hiç niyeti yoktu. Avni’ye, ‘Maşını tam alıyorsun tam olarak da randıman vermeye mecbursun’ deyip gitti. Söylenen sözler Avni’nin çok zoruna gitmişti. Bir anda beyni döndü. Eline geleni fırlatıp atmaya bağırıp çağırmaya başladı. Onun bu halini görenler yanına yaklaşmaya korktular. Vardiya şefi dahi yanına yaklaşmadı. Avni vardiya şefinin yanına varıp, “Benim psikolojim bozuldu ben hastalandım Ben doktora gidiyorum. Beni hasta olarak gerekli mercilere bildir. Bir an önce doktora gitmeliyim” dedi.

Vardiya şefi Avni’nin durumundan korkmuş kendisine saldıracağı endişesi taşımıştı. Avni’ye sakin olmasını söyleyerek tamam gidebilirsin ama dönecek bir işin olacak mı bilmiyorum diye tehdidi yapıştırıvermişti. Avni artık iş başı yaptığı an çıkış verileceğini anlamıştı. Hemen ev doktoruna gitti. Randevusu olmadığı için doktor ya günün sonuna kadar beklemesi gerektiğini ya da ertesi gün erken saate randevu verebileceğini söyleyince Avni ertesi sabah erken saate randevu almıştı.

Avni evine gitmişti ama göğsünün tam ortasına kocaman bir öküz oturmuş da kalmıyormuş gibi bir baskı hissetti. Göğsünü açtı, daha hafif bir şeyler giydi ama bir türlü huzur bulamıyordu. İşsiz kalırsam bu ekonomik krizde ben nasıl yeni bir iş bulurum üstelik de tekstil fabrikaları birer birer kapanırken. İşsiz kalırsam ben ne yaparım? Evime barkıma aileme nasıl bakarım diye düşünmeye başlamıştı. Eşi, ‘neyin var bey neden erken geldin, bir şey mi oldu?’ dediyse de o eşini bile duymuyordu. Bütün gece gözünü uyku tutmadı. Yatakta bir sağa bir sola döndü durdu, sabahı zor etti. Sabah hemen ev doktoruna gitti. Fabrikada yaşadıklarını anlattı daha sonra göğsündeki baskıyı ve uyku uyuyamadığını anlattı. Doktor sinirlerinin bozulmuş olabileceğini her çalışanın dönem dönem iş stresinden dolayı depresyona girebileceğini söyledi. Ona bir sakinleştirici reçete yazacağını bir süre dinlenmesi gerektiğini söyledi. Doktor bunları söylerken Avni’nin gözlerinde bir kıvılcım parlamıştı ama bunu kimse görmedi. Avni aradığı hastalığı bulmuştu. Avni bundan sonra müzmin depresyon hastası olacaktı. Hemen eczaneye gidip ilacını aldı. O an için gerçekten ilaca ihtiyacı olduğunu biliyordu. Hemen evine gelip ilacını alıp salondaki koltuğa uzandı.

Avni eşinin dürtmesiyle uyandı. Kalk bey sabah oldu. Kahvaltı masası hazır, çocuklar seni bekliyor. Avni mahur gözlerini ovuştururken bir yandan da olanı biteni hatırlamaya çalışıyordu. Sanki kafasının içinde ağır bir yük varmış gibi hissetti. Başı vücuduna ağır geliyordu, başını taşımakta zorlanıyordu. Ayağa kalmayı denedi ama daha kalkarken yalpaladı yine koltuğun üzerine düştü. Onun bu halini gören hanımı da çocukları da korktu. Hemen yanına koştular. “Neyin var iyi misin baba? Seni doktora götürelim mi?” diye sordular. Avni, “gerek yok birazdan düzelirim. Haydi, siz oturun yemeğinizi yiyin. Ben biraz daha uzanacağım” dedi.

Avni’yi bir işsiz kalma korkusu sarmıştı. İşsiz kalırsa işsizlik ya da belediyenin sosyal yardım kasasından bir ödenek alacağını biliyordu ama resmi prosedür ve evraklardan nedense çok korkuyordu. O kendisine devletin herhangi bir organından mektup dahi gelmesini istemiyordu. Çünkü nedensiz bir mektup gelmezdi ve gelirse büyük bir ihtimalle ya bir ceza ya da vergi borcu gelirdi. Bu yüzden de devlet kademeleriyle hiçbir işi olmasın istiyordu. Bu yüzden de geçen on beş yıl boyunca işine dört elle sarılmış fabrikada hep örnek işçi olmuştu. Geçen on beş yıl boyunca bir kez hasta kalmıştı o da kendi uydurduğu hastalıktı bu ikincisi oluyordu. Ama bu kez gerçekten kendisini iyi hissetmiyordu. Son dönmelerde aniden bastıran bir baş ağrısı gözünün önünün kararması göğsünde ağrılar hissediyordu. Zamanlı zamansız yemek yeme ihtiyacı hissediyordu. Bazen yemek yemeyi unutuyor bazen de aşırı derecede yemek yiyordu. Uykuları dahi yarım yamalaktı. Düzensiz bir uyku düzeni oluşmuştu. Ailesini çocuklarını bu yüzden ihmal eder olmuştu. İşten dönünce kendisini yorgun hissediyor hemen yatıp uyumaya çalışıyordu. Bazen deliksiz ta ertesi gün ki iş saatine kadar uyuyor bazen de gecenin bir yarısı uyanıyor bolca yemek yiyor ama bir daha da uyku uyuyamıyordu. Hayatındaki bu düzensizlik doğal olarak işyerinde hatalar yapmasına neden oluyordu. Hele işyerinde üç makineye bakmak zorunda bırakılması Avni’yi iyice yıpratmıştı. Üç makineye birden iplik yetiştirmek zorundaydı. Bir çözgünün ipliğini hazırlayıp diğerine yetişmek zorundaydı. Yaşı da artık elliydi. Evet, yaşlı değildi ama artık genç de değildi. Bir gençten beklenen performansı vermesi de imkânsızdı.

Hasta kaldığının ikinci gününde hastalık sigortası doktoru evinde kontrole geldi. Bu kez geçen sefer ki hastalık sigortası doktoru değil bir başkası gelmişti. Durumunu, kullandığı ilaçları sordu. Avni ne hissediyorsa olduğu gibi anlattı. Ev doktorunun söylediklerini anlattı. Hastalık sigortası ev doktoruyla iletişime geçerek hastalığı hakkında bilgi alıp alamayacağını bunun için gerekli müsaade belgesini imzalayıp imzalayamayacağını sordu. Avni de gerekli müsaade belgesini imzaladı. Hastalık sigortası doktoru gerekli bilgileri not etti. Hastalık sigortası ev doktoru bundan sonra hasta kaldığı sürece düzenli olarak kontrol için çağrılacağını söyleyerek gitti. Avni kendisi için gerçekten zorlu bir süreç başladığını anlamıştı. Bundan sonra neler yapabilirdi bunu düşünmeye başladı.

İlacı bitince yine ev doktoruna gitti. Ev doktoru durumunu sordu. Durumunda bir değişiklik olmadığını söyleyince doktor isterse onu bir psikiyatra yönlendirebileceğini söyledi. Bunun nasıl bir fayda sağlayacağını sordu. Ev doktoru, en azından bu konuda uzman birisinin kontrolü altında tedavisine devam etmesinin kendisi açısından daha faydalı olacağını söyledi. Avni, ‘ bir süre daha ilaç tedavisine devam edelim eğer ki bir iyileşme sağlanamazsa alternatifleri o zaman düşünelim. Şu an için kendimi bir psikolog yada bir psikiyatra hazır hissetmiyorum’ dedi. Ev doktoru, ‘peki öyle olsun bakalım” diyerek tekrar aynı reçeteyi yazdı. Ev doktorundan ayrılan Avni eczaneye gidip ilacını alıp evine gitti.

Avni’nin durumu ev hayatını da etkilemeye başlamıştı. Evinde eşiyle sorunlar baş göstermişti. Eşi, Avni her gün evde olduğu için günlük işlerini yapamadığından şikayet etti. Avni uyanacak diyecek elektrikli süpürgeyi çalıştıramadığını çamaşır makinasını çalıştırmaya korktuğunu söyledi. Hatta her gün evde olduğu için arkadaşlarının artık ziyarete gelmediğini aynı nedenden dolayı da kendisinin arkadaşlarına gidemediğinden şikayet etti. Avni, ‘bu durumda ben ne yapabilirim?’ diye sordu. Eşi, ‘çık gez kahveye git camiye git ne bileyim bir yerlere git işte. Akşama kadar ne başımı bekleyesin ki’ dedi. Avni, ‘iyi de eve kontrol için gelirlerse ve evde bulamazlarsa ne olacak? O zaman ben cevap vereceğim?’ dedi. Karısı, ‘Ne bileyim sıkıldım hava almaya dışarı çıktım dersin. Olmadı alış verişe gittim dersin. Bir şeyler dersin işte. Her gün evde kadınlar gibi işin ne?’ Avni bu son söz üzerine çok sinirlendi. ‘Hanım kendine gel ağzından çıkanı kulağın duysun. Abuk subuk konuşup benim kafamın tasını attırma’ diye adeta bağırdı. Hanımı Avni’nin sinirinden ürkmüştü. Hiçbir şey demeden arkasını dönüp mutfağa gitti.

Günler sıkıntılı bir şekilde geçmeye devam ediyordu. Avni için evde de huzur yoktu. Önce camiye gidip gelmeye başladı. Bu şekilde namazlarını eda edip namaz sonrasında arkadaşlarıyla sohbet ediyordu. Ama kısa sürede buradaki sohbetlerden rahatsız olmaya başladı. İnsanlar cami cemaatine yakışmayacak şekilde başka insanların arkasından konuşup resmen dedikodu yapıyorlardı. Bazen de siyasi tartışmalar baş gösteriyor olmadık yere birbirlerinin kalplerini kırıyorlardı. Siyaset yüzünden cemaat arasında da gruplaşmalar başlamıştı. Bundan rahatsız olan Avni cami yerine kahveye gitmeye başladı. Kahvede günlük gazetesini okuyor arkadaşlarıyla sohbet ediyordu. Arkadaşları ona birkaç oyun da öğretmişler bazen de kağıt oyunları oynayarak vakit geçirmeye başlamıştı.

Bir süre sonra sigorta doktorundan kontrol için çağrı mektubu aldı. Kontrole gitti. Son sağlık durumu hakkında bilgi verdi. Ev doktoru ile aralarındaki konuşmayı anlattı. İlaçla tedavide bir ilerleme olmazsa ev doktorunun kendisini psikiyatra göndereceğini söyledi. Sigorta doktoru ‘bir sonraki randevuda görüşmek üzere i geçiş olsun’ diyerek Avni’yi yolcu etti.

Avni her geçen gün biraz daha içine kapanıyor, her geçen gün biraz daha sessizleşiyordu. İşsiz kalma korkusu bir yana işsiz kalınca düşeceği boşluğu görmüş olmak onu iyice korkutmuştu. Evde hanımıyla yüz göz olmamak için her gün dışarı çıkıyor bazen kahveye bazen camiye uğruyordu. Kahve biraz masraflı olmaya başlamıştı. Bu arada kahveye giden arkadaşları onu kötü alışkanlıklara da alıştırmaya başlamışlardı. Hiç sigara kullanmayan Avni artık sigara içer olmuştu. Sigara kokusu üzerine sinmeye başlamıştı. Giysileri sigara kokuyordu. Hatta gece yatakta eşi ona sırtını dönüp yatmaya başlamıştı. Nedenini sorduğun da ağzının çok kötü sigara koktuğunu bundan da rahatsız olduğunu söylemişti eşi.

Avni resmen bocalıyordu. Bugüne kadar çalışmaktan başka bir şey bilmeyen Avni boş kalınca ne yapacağını bilemez olmuştu. Evin arka bahçesini ekip dikmeyle uğraştı. Bu biraz iyi gelmişti. Evinin ön bahçesini çiçeklerle donatmıştı. Onun sokağında ön bahçesi çiçeklerin güzelliğiyle hemen göze çarpıyordu. Arka bahçeye ise ufak bir sera yapmış bolca biber yetiştirmişti. Domatesler de vardı ama yeterince güneş olmadığı için domatesler yeşil kalıyordu. Maydanoz ve rokası boldu. Günler bu şekilde geçiyordu. Sonra bir çiftlik sahibinden biraz tarla kiraladı. Burasını tarıma elverişli hale getirdi. Tarlanın bir köşesine ufak bir kulübe yaptı. Kulübenin yanına tarım aletlerini koymak için bir depo yaptı. Sonsa bir bölümünü yine sera yaptı. Bir bölümüne tavuk besleyebilmek için kümes yaptı. Sonra içinde arılarıyla beraber üç adet kovanı satın aldı. Tabii bütün bunlar baharla birlikte olmuştu. Evde uzun süre kalmadığı için eşiyle sorunları da bitmişti. Tarlaya bolca biber, domates, yeşil fasulye, barbunya, maydanoz, roka, marul ve yeşil soğan dikmişti. Günler geçtikte ürün almaya başlamıştı. Ürün ihtiyacından çok fazla olduğu için ilk günler komşulara dağıttı. Komşular biber domates ve yeşil fasulyeyi çok beğenmişlerdi. Zamanla kendileri ister oldular. Bu durum karşısında Avni bir bedel karşılığında satmaya başladığını arzu ederlerse onlara da elde ettiği ürünlerden satabileceğini söyledi. Komşular ilk başta biraz yadırgadılar ama Avni’nin de o ürünleri elde etmek için bir masrafı olduğunu bir emek harcadığını düşündüklerinde Avni’ye hak vermek zorunda kaldılar. Avni artık yumurtasını balını evinin ihtiyacı olan sebzeleri kendisi yetiştiriyor bir kısmını da satıyordu. Bundan hatırı sayılır bir gelir elde etmeye başlamıştı. Onu örnek alan bazı arkadaşları da Avni’nin kiraladığı tarla sahibinden tarla kiralamışlar Avni’ye tarla komşusu olmuşlardı. Avni aradığı huzuru tarlada bulmuştu. Ama bir an önce de hastalık sorunu çözüme ulaştırmalıydı.

Ev doktoruyla konuştuğu gibi psikiyatra gitmeye başlamış ama onun verdiği ilaçları kullanmaz olmuştu. Çünkü ilaçları aldığı zaman yastıktan başını kaldırmaz hale geliyordu. Ama psikiyatra giderken yine de bir tane alıyordu. Psikiyatr Avni’nin iyileşmesi için uzun bir zamana ihtiyacı olduğunu belirtmişti. Muayyene sırasında Avni’yle sorunlarını konuşmayı denemiş ama Avni sessiz kalmıştı. Nedenini sorduğunda Avni, ‘Doktor biz Anadolu insanıyız. Ne sevgimizi ne de bir derdimizi bir başkasıyla konuşamayız’ demişti. Doktor, bunun yanlış olduğunu ‘acıların paylaşılarak azalacağını mutlulukların ise yine paylaşılarak çoğalacağını’ söyledi. Avni ise, ‘Ağzımdan çıkan sözlerin bir gün bana silah olarak dönmeyeceğinin garantisini kim verebilir? Bizim atalarımız gözüne diline beline sahip ol demişler. Sakın beni konuşturmak için uğraşma doktor konuşamam’ demişti. Psikiyatr bu durumda ona daha fazla yardımcı olamayacağını ancak konuşursa yardımcı olabileceğini söyledi. Konuştuklarının da doktor hasta ilişkisi mahremiyetinden dolayı aralarında kalacağını kesinlikle bir başkasının bilmeyeceğini söylediyse de Avni’yi konuşmaya ikna edemedi. Bu durumda ilaç tedavisinden başka bir çıkar yol kalmamıştı. Ama Avni her kontrole gidişinde biraz daha içine kapanık bir tavır ortaya koymuştu. Gerek ev doktoruna ve gerekse sigorta doktoruna yazdığı raporda Avni’nin durumunda bir ilerleme kaydedilmediğini gelecek birkaç yılda da bir ilerleme beklemediğini belirtmişti. Aynı şeyleri Avni’nin yüzüne de söylemişti.

Avni sigorta doktoruna karşı artık ketumu oynuyordu. Sigorta doktorunun sorularını adeta duymazdan geliyor cevapsız bırakıyordu. Artık Avni’nin malulen emekli olması için son vuruşu yapması gerekiyordu. Avni yine sigorta doktorundan kontrol çağrısı almıştı. Ani güzel dil bilen bir arkadaşı Timuçin’den yardım istedi. Avni, Timuçin’e kontrol sırasında yapacaklarını anlatıp onun nasıl konuşması gerektiğini anlattı. Timuçin, Avni anlatırken kahkahalarla gülmekten kendisini alamamıştı. Sonra ‘peki sana yardım edeceğim’ dedi. Kontrole gitmeden bir gün önce Avni eczaneye uğrayıp altına kaçıran yaşlıların kullandığı alt bezinden aldı. Sonra bir markete gidip ekmeğe sürülen çikolatadan aldı. Ertesi sabah arkadaşı onu almaya gelmeden önce duş aldı. Sonra çikolatayı bolca alt bezinin iç kısmına bolca sürdü. Sonra o alt bezini sanki külot giyiyormuş gibi giydi. Sonra da elbiselerini giydi. O hazırlığını bitirmişti ki arkadaşı Timuçin geldi. Birlikte sigorta doktorunun karşısına çıktılar. Timuçin kendisini tanıtarak Avni’nin tek başına gelemeyecek kadar durumunun kötüye gittiğini bu yüzden kendisinin gelmek zorunda kaldığını söyledi. Sigorta doktoru Avni’nin durumu hakkında bilgi sordu. Timuçin bildiği kadarıyla Avni’nin durumunun daha kötüye gittiğini, davranış bozukluğu göstermesinden dolayı bir çok arkadaşıyla arasının bozulduğunu söyledi. Tam o esnada Avni yellendi. Doğal olarak ortaya hiç de hoş olmayan bir koku yayılmıştı. Avni kokuya hiç aldırış etmeden sanki normal bir şey yapıyormuş gibi elini pantolonun arka kısmından kalçasına sokup çıkardı. Eline alt bezindeki çikolatalar bulaşmıştı. Elini çıkarttıktan sonra parmaklarını yalamaya başladı. Bu durumu gören Timuçin gülmemek için dudaklarını ısırırken doktor gerek ortaya çıkan kokudan ve gerekse gördüğü manzara karşısında şaşkınlıktan ağzı açık bir şekilde Avni’ye bakakalmıştı. Avni’nin arkadaşı fırsatı kaçırmayıp hemen noktayı koymuştu. ‘İşte durum aynen gördüğünüz gibi doktor bey. Onun bu durumu yüzünden ailesi bile kimseyle görüşmez oldu. Kimse Avni’yle konuşmuyor. Bazen bunca yıllık komşuluğumuza ve dostluğumuza rağmen ben bile kaçıyorum. Ama ne yapayım ki bugün buraya onu getirecek kimse olmadığı için ailesinin ricası karşısında mecbur kaldım.’

Sigorta doktoru gördüğü manzara karşısında adeta şok olmuştu. Avni gelmeden önce psikiyatrdan gelen raporu da incelediği için Timuçin’e, ‘Gerek Avni beyin psikiyatrının ve gerekse ev doktorunun verdiği raporlar ve gerekse bugün benim burada gördüklerim doğrultusunda Avni beyin bundan böyle kontrole filan gelmesine gerek görmüyorum. Biz onu bugün itibarıyla malulen emekliliğe ayırt ediyoruz. Artık durumunda bir değişiklik olup olmadığını görmek için beş yılda bir kontrole çağırırız. Zaten kendisine de bir rapor gönderilecektir. Kendisine geçmiş olsun diyor ailesine sabır diliyorum, gidebilirsiniz”. Avni ve Timuçin odadan çıkarken doktor pencereye koşmuş odayı havalandırmak için camları açıyordu.

©
Öykünün Yazılış Tarihi: 12 – 03 – 2020

Not: İki ayrı gurbetçiden dinlediğim iki ayrı olay bir öyküde birleştirilmiştir. Gerçek olup olmadığı hakkında benim de bir bilgim yok. Ama anlatanlar öyle bir anlattılar ki olayın gerçek olduğuna dair neredeyse yemin edeceklerdi.

Seyit Burhaneddin Kekeç
Kayıt Tarihi : 12.3.2020 13:08:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Seyit Burhaneddin Kekeç