Katliamlarının izleri derin
Kökün kurutulsun İsrail senin!
Kara çarşambalar senin eserin
Kökün kurutulsun İsrail senin!
Hayvana yapılmaz işkencelerin
Adını duyurur Refah ve Cenin
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Mü'minlerin bayramı bu Cuma gününde dualarımız yerine ulaşır inşallah. ve Allahın Kahhar sıfatına delalen beddualarımızda varır bu zebaniler üstüne durur. İsrail alenen Müslümanlara savaş açmışkende temenni ve niyazımız odur ki bu savaş bir an evvel son bulur. Ayeti celilede olduğu üzere
'zafer inananlarındır ve zafer yakındır' emri üzere Müslümanlar refaha kavuşur.
Manidar bu şiirde ki söylem ve ah'lara katılmamak elden değil. İsrail üzere , Siyonizm üzere yazacak aslında o kadar çok şey var ki, bir şiir yorumuna bunlar sığmaz, sığmayacak.
Özür dileyenlerden de olmadım, olmayalım. İşte aşikar ortadadır kıyımcılar zalimler mendebunlar...
Mehmet Yaşar ağabeyimi yürekten kutlar hürmetlerimi sunarım
Başarılarınızın devamını diliyorum
kardeşlik yüreği yanmaktan öte ALLAHIN,MELEKLERİNİN VE TÜM İNSANLIĞIN lanetini hakketmiş kavim helakını tacil ettirmekteler lakin sabrımız tükenmekte.
Bu son katliamın izleri derin
Kökün kurutulsun İsrail senin!
Kara çarşambalar senin eserin
Kökün kurutulsun İsrail senin!
BU BEDDUAYA YÜREKTEN AMİN DİYORUM SAYGIDEĞER ŞAİRİM. RABBİM YAR VE YARDIMCILARI OLSUN. +10
*** İki bin dokuza girdiğimizde
Yıkıldı yuvalar döküldü kanlar
İki bin dokuza girdiğimizde
Filistin’den yükseliyor dumanlar
İki bin dokuza girdiğimizde
Körpecik bedenler yanmış kavrulmuş
Her birisi bir tarafa savrulmuş
İslam’ın adı var özü devrilmiş
İki bin dokuza girdiğimizde
Kara gözlü bebek dehşetle bakar
Saplanmış bağrına şarapnel yakar
Fiz ahi feryadı göklere çıkar
İki bin dokuza girdiğimizde
Bir ana var başı kopmuş bedenden
Bir çocuk ağlıyor tutmuş memeden
Oda yandı ana bile demeden
İki bin dokuza girdiğimizde
Filistin’de füze bomba patlarken
Sağır dünya yılbaşını kutlarken
Dede yandı seccadeyi katlarken
İki bin dokuza girdiğimizde
Şu zalim Yahudi kana doymuyor
Bebekleri büyümeye koymuyor
Kudurmuş it gibi sahip saymıyor
İki bin dokuza girdiğimizde
Dört bir yanda bölük pörçük Müslüman
Her zaman görülür küçük Müslüman
Nerdedir himmetin sahıbül zaman
İki bin dokuza girdiğimizde
Tut elinden lider olsun Türkiye
Bıraktığı yerden alsın Türkiye
Arasın halife bulsun Türkiye
İki bin dokuza girdiğimizde
Ahmedi der uyan Müslüman uyan
El ele tutarsan çok olur sayan
Ya Allah Bismillah kalk hele dayan
İki bin dokuza girdiğimizde
Ahmet Ergin
Amin.
Yüreğinize sağlık.
savaşa ve şiddete destek veren sahte insanları ve vıcdansız ülkeleri şiddetle kınıyorum
duyarlı yüreğinize sağlık
duyarlı yüreklere yürekten selam olsun selam ve dua ile
Bir müslüman olarak dertli olduğumuz şu günlerde gönlümüzü okudunuz yaramıza neşter vurdunuz kutlarım ustadım sizi iman dolu yüreğiniz ve hiç susmasını istemediğimiz keskin kaleminizi bu hususta acizana bende bir eser besteledim okursanız sevinirim saygıyla tam puan
Helal be Mehmedim amin diyorum
Bir Halife seçilmeden kurumaz
Göz yaşımı katık ettim yiyorum
Harekete geçilmeden kurumaz.
Yüreğine sağlık, Aziz dostum.
Bu şiir ile ilgili 30 tane yorum bulunmakta