Kayboldu izini bulduğum mısra
sayfaya nöbet devreden yaşımın ıslattığı
kutsal öbeklerden kalmadı geriye birşey
sevgin için topladığım belgeler
sakladığım duygular
şimdi yorgun ve kusurlu bir sisyphos etti beni-hepsi bu-
aşkların uzağına atılmış
başarısız bir söz canbazından
yıkık bir devran
burulmuş bir felek sunabiliyorum ancak asya esatirinde
umut erdem değil bu iklimde
ateşe tapamayan mecusi tükürür bil ki ateşe
yanlız kalmış bir papaz imdat almaz çan sesinden
rabıtalarda kopuldu kehribar tesbihimin ipekten ipi
kırık bir saz gördüm gözlerimle,bir tahtacı ceminde
viran olmuş inançların bütün gereçlerini satın aldım
ibadetim viran üzre her yerde
tapınağın buğusu sevgilime sinince
sabahlara dek bulunduğum caddelerde
sonsuz secdedeyim her gece
ayaklarımdan akan parke taşları
gözlerimle yer arasındaki
bilimsel çatıntı tıpkı
her maral gitmek için durmakta,bunu anlayabilirsin
koymak için kendimi sallantıya
gönlümdeyim... özümdeyim...
sevda yok yüreğimde
gece gelir,ölüm gelir
gelir toprak saadeti
uzanmak için göz diktiğim
yollar,arsalar,banklar
geniş bir âraf olan yaşam nöbetlerimdir
bilinse
sinin kokusunu geceden uzaklaştırsan bile
yitiktir yine sende kalan ömür hep
ölüm gibi ömür hep
soyunu öğrenecek asalet verdikçe karanlığa
çekip yanına aldığın o güneşperest
göremediği aydınlığın bunalımında kalıyorsa da hep
sürükle beni sürükleyeceksen ey hızlanan adım!
ve ey nazlı büyümüş çocuk!
soyunun sürüklendiği büyük bulvarların
en genç varisisin artık... sürüklen
parkeye düşen gözyaşlarını gördüğünde güleceksin
bir yaşam boyu sahiden ağlamak için
bedenin dinginken ağlamak
ve adımlarken karanlık geceyi
ağlamak için
yukarıya doğru bakarken görülen aşklar vardır
karanlıkta
güneş var çünkü gecede
apansız yaralar gibi beliriveren yüreğimizde...
o halde
ağlıyayım
ve
asılayım diyorum ahizelere
ama hatırlayabilir miyim ki
sevda nasıl tanımlanıyordu gittiğinde
gözlemeyen rasathaneleriz kendimiz içinde
ki bu mapusun adı ne bilemedim
uzatmak içim ömrümü dünyanızda
yeniden sevebilmek için yani
gereken ikinci bir ömrü
geçirmek için
yeniden bengisuyu aramaya çıksam
ve bulamayıp
ola ki içemezsem
içimdeki şehitle birlikte bu gece
şu toprağa ah!
ben de bir düşüversem....
(1994-1996 Burdur)
Mehmet Şerif EkiciKayıt Tarihi : 4.5.2012 15:43:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!