İspata yeltenmem Rabbimi,
Haşa!
Aşmam bilirim haddimi.
Hüda'nın Uluhiyetini değil amaç,
Amaç acizin göstermektir aczini.
Bak hele ispat ister, kıt akıllı, zavallı!
Kendince der ”Görmediği işe inanmamalı”
Yaratılmış akıl, bilemez mahiyetini Yaradan’ının.
Çünkü Hâlık’ın mahlükudur. Eseridir, zişuur.
Hüner görmeden inanmaktır, Yaradan’a.
“Eser Hüda’sını idrak edemez” kaidesince inanmalıdır, O’na.
Görünürde dümensiz, direksiz, ağırdan yürüyor bu gemi.
Aklı acze düşüren, derin hesaplar cetveli.
Sırları gizemli, ince ve dakik
Yedi beyza renginde, muhteşem kâinat tuvali.
Madde-i esirden yaratıldı, Arz ve Semavat.
İbda ile vücuda getirildi kâinat.
Eseri inşadır O’nun, her bir mahlûkat.
Yine de diretiyor inkârda bedbaht aciz
Küre-i arz eczanesinde barınır,
Dört yüz bin nebatat ve hayvanat
Ve her biri O’na zikirle eder itaat.
Her birinden ve her hareketlerinden,
Her zaman haberdardır El-Mukit.
Düşün Dünyayı, desteksiz yörüngede
Bir milim yaklaşsa, kaynayacak beyinler.
Uzaklaşsa bir milim, donacak tüm ehiller.
Bak hele ispat ister, kıt akıllı, zavallı!
Kendince der ”Görmediği işe inanmamalı”
Öyle bir düzen, Bir nizam ki, intizam.
Göremiyorsan bunu, Yok sende akıl izan.
Kör sıçan gibisin, her gün yerin bir batak,
Leş gibi müteaffin, edna, basit ve habissin.
Eşeledikçe kendi başına atıyorsun toprak.
Atomdan, insana, Hücreden, galaksiye,
Cenabı Hakk’ın varlığında düşemezsin yeise.
Her varlıkta bir gaye, Bir fayda, bir maksat.
İmzası var her zerrede, bir sanattır, kainat.
Allah birdir.
Her şey Onun varlığına eder delalet,
Bundan ötesi malayani, detay ve teferruat.
O ispata muhtaç değil, yine de muhtaçtır dersen,
Şöyle bir üstüne eğil, Ahseni takvimi görebilsen.
Sanma ki kendimi adamdan saydım güya
Rabbimi ispat etmekten her daim ederim haya.
(05 OCAK 2009)
Şükrü AktaşKayıt Tarihi : 5.1.2009 13:11:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu çalışmamı, Risale-i Nurdan yola çıkarak yaptım.Ayrıca katkılarından dolayı Mustafa Doğan (2) kardeşime teşekkürlerimi borç biliyorum.
GÖZLE GÖRÜNMEYEN MANEVİ GERÇEKLERİ İNCEDEN İNCEYE NAKŞEDİŞ...
TEBRİK
_Allah ne tarafa yönelmiştir? Bu soruy karşılık İmam-ı Azam:
_Bir mum yakınca onun ışığı ne tarafa yönelir? dedi.
Dehri:
_Her tarafa yayılır. Cevabını verdi. Buna karşılık İmam-ı Azam:
_Mecazi bir mum ışığı her tarafı kaplar da göklerin ve yerin nuru olan Allah Teala her tarafı kaplamaz mı? Bunun doğruluğu güneşten daha açıktır, dedi.
Dehri üçüncü sorusunu şöyle sordu: Var olan her şeyin bir mekana ihtiyacı vardır. Buna göre Allah nerededir? Bunun üzerine İmam Azam bir kase içinde süt getirerek:
_Bu sütün içinde yağ var mıdır? dedi. Dehri:
_Evet vardır. Cevabını verince İmam Azam:
_Yağ bu sütün neresindedir? diye sordu. Dehri:
_Süt içinde belli bir yeri yoktur. Sütün her tarafında yağ vardır, dedi. Dehri'nin bu cevabı karşısında İmam Azam:
_Fani ve zail (yok olucu) olan bir varlığın belli bir mekanı olmuyor da, Allah Teala için nasıl bir mekan tasavvur edebilirsiniz? Allah Teala vardır ve O'nun varlığı her yeri kaplamıştır, dedi.
Bundan sonra Dehri dördüncü sorusunu şöyle sordu:
_Rabbin şimdi ne işle meşkuldür? İmam Azam:
_Sen bir kaç soru sordun, ben ise cevap verdim. Soru soranın yüksekte, cevap verenin aşağıda olması yakışmaz. Sen inde minbere ben çıkayım, dedi. Bu söz üzerine Dehri minberden aşağıya inip yerine İmam Azam minbere çıktı ve:
_Benim Rabbim, senin gibi bir kafiri minber üzerinde layık görmeyip aşağıya indirmekte ve benim gibi bir müslümanı minber üstüne çıkartmaktadır, vecabını verince Dehri cevap veremez duruma geldi ve pes etti.,,,
bu şiirinizi okuyunca bunu hatırlattı bana,sizinle paylaşmak istedim,kutluyorum selam ve dua ile,
TÜM YORUMLAR (10)