ISPARTALI HALICI KIZLAR ( MASAL )
Yıllar öncesinden yok imiş halı,
Öğretmenden geçer eğitim yolu,
Hareket ettirip eli ve kolu,
Modele dikkatli bakarmış gözler.
Kızı için gitmiş o köye baba,
Üretimi için harcamış çaba,
Kimi Ladik türde, kimisi kaba,
Gelirde arttıkça gülermiş yüzler.
Kırışık çözülmüş, kurulmuş tezgah,
Çok yorgun düşenler çekiyormuş ah,
Önünde oturur güzel maşallah,
Kir kit vurulurken belliymiş izler.
Çileyle geliyor rengarenk ipler,
Atkıyla sıkışır, çevrilir kulplar,
Yumak sarılırken Gülcan dan toplar,
Düğümler atarak dokurmuş kızlar.
Zekice fikrimle çizilmiş model,
Bin bir emek ile bağlar parmak, el,
Bitince kutlanır misafir ol gel,
Süpürülüp çıkmış,kalmamış tozlar.
ISPARTALI HALICI KIZLAR ( MASALI ) Konuya giriş.
Evvel zaman içinde eli boş, gönlü hoş duran ama çalışmayı arzu edip nice iş arayan kadınlar kızlar varmış. Kendilerine oya, çeyiz evlerinde hazırlarken günlük ortamımızda değişiklikler olsun diye, gelir kaynağımız artsın diye arayış içine girmişler ama baba ve eşler evin işlerinden, bağ ,bahçe işlerinden başka hiçbir iş bulamamışlar. Kızıl dağın eteğinde ki Şarkikaraağaç Bey köy'de okul olmayınca ilin ve ilçenin idare amirleri köy nüfusunun artışının farkında vararak devletin desteği ile tam teşekkülü bir okul yaptırılmış.
Bey köy'de o güne kadar hiçbir okul yüzü görmeyen cahil bilinen baylar ve bayanlar bu duruma gerçekten küçüklerden fazla sevinerek, Bey köyde okuma ve yazama seferberliğini başlatmışlar. Okula ilk kayıt olan muhtar olmuş çünkü imza bile atamazmış resmi işlere parmak ve mührünü basan muhtarın bu girişimi isabet olmuş. Diğerlerini de teşvik etmeye vesile olmuş. Bey köy okulununa bayan Öğretmen atanması bayanlarında okuyup cahillikten kurtulup , başarıya ulaşabileceğinin adeta göstergesi olmuş.
Bey köye ilk gelen Kamile öğretmen esmer bir bayanmış, çok genç ve güzelmiş anne ve babası ticarette uğraşıyormuş. Okul müdürü Nazif Bey de müdür olmasına rağmen öğrencilerin okulunda artış göstermesiyle Kamile öğretmene yardımcı oluyormuş. Okulun bahçesi büyük yeşillik alanmış , bir köşesine de köylülerin el birliği ile Öğretmen evi yapılmış. Okul müdürü Nazif bey öğretmen evinde kalmıyormuş.
Çünkü yeterince geniş değilmiş , Şarkikaraağaç ilçesi
Bey köye yakın olunca bisiklet ile gelip gidiyormuş. Öğretmen kız için ev yapılınca : Kamile öğretmenin babası İbrahim bey de annesi Ayşe hanım kızını zaman zaman ziyaret edip yalnız bırakmıyormuş. İbrahim bey büyük şehirde halı ticareti ile uğraşıyormuş, ağasından miras kalan mağazası ve işletmeleri varmış. Buralarda kendisinden hariç başka çalışanları da varmış .Bey köye bazen baba İbrahim bey kızının yanına gelince, eşi Ayşe hanımı da çalışan işçilerin işini takip ediyormuş.
Kamile öğrettim Bey köy kadınları ve kızlarıyla çabuk kaynaşmış .Çünkü köylerinde yeterince okuma yazma bilmediklerinden dolayı okula ailecek de gelenler de oluyormuş, köyde okula gelen her kişi ben çabucak okumayı yazmayı sökerim düşüncesi ile yarış başlamış. Biraz yaşlıların kafası pek almıyormuş ama onlara da evde çocukları ve torunları yardımcı oluyormuş.
İbrahim beyde köyün ileri gelen büyükleri ile buluşup kahvehanede sohbet ederken köyde halı dokunup dokunmadığını sorunca aldığı cevap karşısında çok şaşırmış, çünkü köyün muhtarı Veli bey - Bizim burada halı diye bir şey bilmezler. Ben de onu ilçede, ilde, camilerde gördüm. Çok pahalı olsa gerek zenginler alıyor, lüks işi galiba deyince. İbrahim bey- Yok arkadaş o kadar da pahalı değil gözünüzde büyütmeyin demiş.
Ben hem imalatını, hem de ticaretini yapıyorum.- Pekala Siz sergi olarak en çok evde hangi tür şeyleri kullanıyorsunuz demiş. Muhtar Veli bey de köyümüzde koyun tüyleri kırıldığı zaman yünleri hanımlar yıkar biz de onu didik yaparak inceltip bir kilim üzerine sereriz, yuvarlayıp, aralıklarla kuvvetli gençler onu ayaklarıyla tepip yuvarlayarak bir baştan bir başa vurup defalarca kıvamına varınca açarız ve üzerine gül ve farklı, model, desenler dizip tekrar sarıp, sıkışınca iyice yerleşmesini sağlarız sonra açar kurutup keçe olarak kullanırız. Bazen çobanların kepeneği olarak rahat kullanması için Üşümesin diye Onu da aynı şekilde hazırlıyoruz . Çobanda giyip üşümüyor. Kar kış günü de rahat ediyor.
Muhtar Veli keçenin altında kamışlardan örülen hasırı yere serince uzun sürede dayanıklı oluyormuş .
- İbrahim bey bu hikayeyi çok yerden duyduğu için söylenenlerin doğru olduğunun farkındayım demiş . Ama bu köyde bir yenilik yapabilirim diye konuşmasını sürdürmüş. Bakın arkadaşlar ben kızımı okutmak için başkente gittim burada halı mağazası işçisi olarak çalışmaya başladın. Çok saygı değer bir Ağam vardı beni öz evladı gibi severdi ,çünkü onun evladı olmadığı için beni evlat edindi. Ben de ona karşı saygıda kusur etmedim onun sağ kolu oldum onun emrinde çalıştım.
Muhtar Veli işin rast gitmiş buna sevindim, ağanız hala yaşıyor mu deyince?- İbrahim bey maalesef eşiyle birlikte hacca gidince orada izdihamda Rabbımıza genç yaşta erkenden kavuştular. Kutsal topraklara giderken de vasiyetnamesinde mallarının listesini yazıp özel avukatına vermiş. Bu vesileyle onun Öz evladı görevini üstlendim demiş. Muhtar Veli - ağan nur içinde yatsın -Maşallah Allah işini rast getirmiş bize böyle bir Talih konmadı, mirasımız olmadı deyince . - İbrahim bey ben ağaya yıllarca hizmet ettim karlı kış günlerinde bile zor şartlar altında köylere halı tezgahı kurarak dokunan halıları ağama taşıyarak ticaretine katkı sağladım , benim özverili çalışmamla servetini katladı demiş.
Muhtar halı tezgahları keşke bizim köyde de veya yakınımızda da olsa yan gelir, sağlayacak işletmeler kurulsa diyerek gerekli mesajı iletmiş. İbrahim bey de sizlere de ben onun müjdesini verecektim, çünkü kızımı Şehirde okuturken bu ticareti öğrendim, şimdi kızım sizin Bey köyünüze öğretmen oldu benim de burada ziyaretim sıklaşacak olunca burada halı işletmeciliği sürdürmeyi düşünüyorum deyince.- köylü Musa ağa -Bizim kadınlar ,kızlar halı, dokumasını asla bilmezler ki demiş. - Muhtar Veli bey de şöyle demiş. Herkes anasının karnından öğrenmiyor, elbette buna da bir kolaylık ve çözüm bulunur demiş.
İbrahim Bey kızım öğretmen olacağım diye okurken pek önemsemedi benimsemedi , yeterince bilse de halı dokumuyor ama eşim Ayşe hanım halı dokumasını sizin kadınlarınıza ,kızlarınıza öğretir bende tezgahlarını kurarım gerekli ipleri, malzemeleri temin ederim ama bunun için tezgahları kuracağımız geniş kapalı bir alan gereklidir ilk önce dört halı tezgahını kuralım daha sonra duruma göre tezgah sayısını arttırırız demiş.
Muhtar Veli bey bunun için köy odası var bayramlarda arada yemek verip kaynaşmayı sağlıyoruz ama ona çözüm buluruz yağış olmazsa Bey köy harmanında veririz. Yağış olursa çadır kurarak düzen sağlarız demiş. İbrahim bey anlaştık o zaman deyince . Muhtar Veli beyde sizden ricam işgal yer parası yani kira yerine köyümüzün camisine her sene birkaç dokuma halısı serersiniz bu şekilde sizler de bizlere de biraz sevap kazanırız demiş. İbrahim bey buna razıyım demiş.
Atölyede ilk dokunan halılarda acemi işçi olunca ufak kusurlar olabiliyor onları satmayıp camilere seriyorum, demiş . Vakit haliyle geç olunca herkes eve dağılmış .İbrahim Beyde Öğretmen kızı Kamile'nin evine gelmiş. Kızı: - Baba günün nasıl geçti köylü halkı sana yakınlık duydu mu, Buraları beğendin mi? demiş. İbrahim Baba Evet kızım bundan böyle hayırlı bir işe imza atıyorum
artık bundan sonra burada halılarım, dokunacak pazar bulacak onu Muhtar bey ve köy heyeti ile kararlaştırdık .demiş. Kamile kızı baba buna çok sevindim ama Okuma yazmayı çok geç söken kadınlar kızlar halıyı nasıl dokuyacak merak ediyorum deyince.- İbrahim Baba - Kızım sen onlara Türkçeyi öğreteceksin Annen Ayşe'de köy kadınlarına, kızlarına önce çileyi gül cana takıp ip sarmayı atkı atmayı , modele bakıp düğüm atmayı, kir kit ile sıkıştırınca makasla kesmeyi , biraz dokunan yükseldikçe peri almayı öğretecek demiş.
Kızının yanında bir kaç gün kalan baba şehre gitmiş.
İbrahim bey iş yerini ustasına emanet edip, eşi Ayşe hanımı da yanına alarak önceden sipariş verdiği halı tezgahlarını, demirlerini , çile ipleri atkılık ipleri ve gerekli tüm malzemeleri bir açık arabaya koliler ile yükleyerek, üzerini de muşamba örtüyle kapatıp sararak uzun yolculuğun ardında Bey köye getirmiş,
geldiğinde köy odasının tertemiz badana ve boyalı görünce çok sevinmiş . Köylünün yardımı ile aracı boşalttıktan sonra kamyonu başkente geri göndermiş.
Sevgili eşi Ayşe hanımla kızı Kamile'nin evine gelmişler. Anne ve babasının eve geleceğini önceden öğrenen öğretmen, çok süper hazırlık yapıp farklı ikramlarda bulunmuş. Artık ertesi gün işbaşı başlamış. Kadınların, kızların sohbeti hep halı dokumak, öğrenmek olmuş. Kamile öğretmen annesini okula götürerek yaşlı genç ve öğrenciler ile tanıştırmış. Kızlar annenin elini öperken, kadınlarda hoş geldin diyerek sarılmışlar.
Bey köyün selameti için İbrahim bey halı tezgahlarını kurarken bazı gençler yardımda bulunuyormuş. Okul dışında boş zamanlarda ilk olarak öğretmen Kamile
halı atölyesinde çalışanları ziyaret etmiş. Ayşe hanım Halı dokumaya başlamadan önce yapılması gerekenleri sırayla tek tek kadınlara, kızlara anlatmış. Öncelikle ip çilelerini dönen fincanlara takarak, her farklı rengi ayrı ayrı top haline getirip, bunları model akışına tezgahın üzerinde ki ağaç dala bağlayarak, her birinden aşağı sallanan iplerden düğüm atılması için gerekli hazırlık yapılmış. Top haline getirip tezgah aralarına on santim büyüklüğünde küçüğe bağlanarak her sıra dokununca, birer birer asılan atkı iplerinin sıkışmasıyla kir kitleri vurarak iplerin birbirine iyice sıkışmasını sağlıyormuş.
Öncelikle Ayşe hanım birkaç bayan kıza sıralamayı anlatarak öğretmiş, kartonlara yapışan Bin bir emekle İnce kare yaratıcılık karakteriyle ,türlü desenler ile modeller çizildikçe ruhları ferahlıyor muş. Tüm halıları modele bakıp dokuya bilmek için Türkçe kusursuz bilmek, matematik hesabını hatasız yapmanın önemli olduğunu anlatan Ayşe hanım modeldeki her karenin bir düğüm olduğunu, oradaki ve aradaki boşluk ve dolulukların renklerle uyum sağlayarak düğümlerinin atılıp tamamlanması gerektiğini samimi vurgulamış.
Hangi ipten kaç düğüm atılır bunu iyi değerlendirin demiş. Ayşe hanımın söylediklerini iyice algılayanlar ben bu işi yapabilirim deyip , bir kaç yere düğüm atıp yaptıkları marifetleri ile kendilerini az da olsa Ayşe hanımına kanıtlamışlar. İbrahim bey köyün selameti için gerekli düzenini kurduktan sonra başkente işinin başına dönmüş. Ayşe Hanım okula giderek öncelikle Türkçe ve matematiği kuvvetli oranlar ile diyaloğu geliştirmiş, okulun tatil dönemlerinde yetenekli kızlar halı dokumacılık iş başı yaparak heyecanlanmışlar.
Bir halı tezgahına vücut yapısına göre üç veya dört kişi otura biliyormuş. Kızlar zayıf olunca dört, kadınlar şişman olunca üç kişi oturuyormuş. Bunlar sırasıyla Ümmühan, Gülsüm, Halime, Emine ,Menekşe, Sultan, Fatıma, Raziye kızlarmış. Halı tezgahının ön cephesinde ki oturulacak yer ağaç tan çekilmiş tahta şaplak olduğundan,altına gazetelerden şilte yapıp üzerine oluşturmuşlar. Ayşe hanım da hatalarını kontrol ederek halı dokuyan kızların sohbetlerine de ortak oluyormuş. Kızların anneleri de arada bir hal hatır sorma ve birazda öğrenme bahanesiyle yardım etmek gerek düşüncesiyle kızlarının becerikli olup olmadığını kontrol edip, başarılarına seviniyorlarmış.
Halıcı kızlar işinden yeterince memnun olunca anneleri kızlarımız halı dokuyor diye ev işlerinin çoğunu artık üstlenip yapmaya devam ediyorlarmış. Küçüklükten beri birbirlerinin huylarını, hünerlerini çok iyi bilen kızlar sıkıldıkları zamanlarda fıkralar anlatıp gülüştük ten sonrada türküler, şarkılar söyleyip eğleniyorlarmış.
Ayşe hanım ağa işlerini aksatmayan Bu halı dokuyan kızlardan da pek memnunmuş. Bazen sırada geride kalınca birbirlerine yardım ederek eşit düzeyde halının dokunmasını sağlıyorlarmış. Kamil öğretmen de bazen ziyarete gelince kızlar hocamız geldi diye çay demleyip evlerindeki akşamdan yaptıkları her çeşit irili ufaklı pastalardan ikram ediyorlarmış, oda memnunmuş. Halı dokumaya yavaş yavaş diğer kadınlarda başlamış. Dört tezgahta halı dokuyan işçilerle dolmaya başlamış.
Dokunan halıların peri alındıkça daha da güzelliğini ortaya kokuyormuş. İbrahim bey Bey köye gelirken iki adet tezgah takımı ile tükenen renk tonu çilelerle, eksik malzemeleri getirdiğinde ilk defa Bey köyde dokunan halıların iki adeti tezgahtan çıkarılıp ortaya serilince fazlalık tüylerde makasla kesilince gördü bu işçilik karşısında çok mutlu olmuş. Halı dokumada biraz ustalaşmış olan :Ümmühan, Gülsüm, Halime, Emine ,Menekşe, Sultan, Fatıma, Raziye kızlarımıza emeğinin karşılığını verince bu kızlar ve aileleri sevinmişler. Bu dokunan halılarda fazla kusur görmeyince İbrahim bey satış için başkent Ankara'ya götürmeyi düşünmüş..
Bu arada bu halıları dokuyan kızlar büyük taktir toplamış. Bundan böyle artık Bey köy Halıcı köy diye anılmaya başlamış, sağlığı yerinde olup okuyan, kişile,r halı dokumaya kadın, kızlar kararını vererek çalışarak emeğinin karşılığını almışlar. Çocuklar hariç yaşlılar hariç hepsi de bu işi benimsemişler. İbrahim Beyde ticaretini artırmış, komşu köylerden de talepler artmış, il ilçede halı tezgahları oluşturmaya başlayınca, özel kendilerine de dokuyanlar hanelerini de süslü yormuş. Gelinlik Kızlar da mutlaka çeyizlerine bir veya iki halı dokuyormuş. Halıcı kızların neşe içinde gece gündüz çalışıp hanelerine gelir sağlayıp maddi ve manevi zengin olmuşlar, eli boş her kişi vaktini değerlendirmiş.
Isparta ilinde ve ilçelerinde, köylerinde her renk, her desen her ölçüde dokunan halılar tüm ülkenin her yerinde değerini korkuyormuş. Isparta halısı ülkeye nam ve ün salarken Halıcı kızların eğlenceleri de dillere destan olmaya başlamış. Ümmühan, Gülsüm, Halime, Emine ağabeylerinin erkek kıyafetlerini giyerek, bıyık takıp şapkanın içine de saçlarını saklayıp efe gibi, atölyeye girip Menekşe, Sultan, Fatıma, Raziye aşık rolü yapınca. arkadaşlarının dördünü erkek kıyafetli şekilde görünce şaşkınlığını asla gizleyememişler.
Rollerine devam eden erkek görünümlü kızlar diğer kızlara sarılmadan önce perdeleri kapatıp, kapıyı da oradakileri esir alıyormuş gibi kilitlemişler .birden bire kızlara sarılmışlar. önlem almalarının gayesi , çünkü dışarıdan birkaç gerçek erkek görünce müdahale eder düşüncesi ile kapıyı da kapattıktan sonra ışığı da biraz azaltmışlar. Erkek ses tonu ile konuşan kızlar biz size delice aşığız bugün sizi alıp kaçıracağız demişler.
Atölyede halı dokuyan diğer birkaç kadın da merakla olanları izliyormuş ama onlar da bu işin sonunu merak ediyormuş. Nihayet erkekler asılırken komik şeyler de oluyormuş birinin şapkası düşmüş, diğerininde bıyığı kaymış, bir diğerinin de foyası meydana çıkmış kıyafeti düşmüş. Kılık kıyafet değişikliğinde bunun bir şaka ve komiklik olduğunu anlayan oradaki kadınlar, kızlarda da kahkahaya boğulmuşlar. Sahte erkekler yeniden aynı kılığa girerek radyo , teybin içindeki müziğe ayak uydurarak diğer kızlarla uzun süre dans etmişler.
Ispartalı Şarkikaraağaç Bey köylü halıcı kızlarda büyüyüp serpilmişler, dahada güzelleşmişler ama eğlenceleri daha da farklı oluyormuş. Atölye önünden gelip geçen gençlerin boyuna endamına hareketlerine atölye camlarının ardından, tül perde sayesinde her kız sevdiğine bakıyormuş . Evlatlarının geliştiğini iyice fark eden Anneleri eşlerine söyleyerek çocuklarını bir an önce sevdiği ile evermek için karara varıp, artık evlendirebilmek için gerekli hazırlıklara başlamışlar. Halıcılıktan işleri iyice rast giden, ticaretinde artan meblağdan memnun olan değerini katlayan İbrahim beyde evlenmeyi düşünen kız işçilerine birer adet halı hediye etmiş, onlarda ağalarına teşekkür etmişler.
Evlenecek kızların evinde düğün hazırlığı için çörek adet geleneğini sürdürerek hamurlar yoğrulmaya, yufkalar açılmaya , börekler yapılmaya başlamış. Uzaktan ve yakından gelen misafirleri de yakınları ağırlıyormuş. Takı merasimine katılamayacak kişiler hediyelerini önceden kız anasına ve oğlan anasına peşin veriyormuş. Çörek sayesinde her gelen midesini doyurmadan gitmiyormuş. çörek evinde kadın kadına kızlarla eğlence oluyormuş. Erkek evinden gelen bir gurupta söyledikleri manilerle kız evini yıldırmaya çalışırken, onlarda gerekli cevabı veriyorlarmış.
Muhtar Veli beyde Bey köy harmanın da düğün sahasına açmış. Köyün tamamı birikmişken İbrahim ağa sponsorluğunda ortaklaşa çalgıcı tutarak sekiz kızın düğününü birlikte yapalım diyerek karar almışlar. Her aile yakınları gruplar halinde harman yerine önceden toplanmışlar. Gelinlik Kızlar o günün anısına giyinip süslenmiş ama önce kına elbiseleriyle harman yerine gelmişler. Kına kıyafetleri rengarenk desenli olunca her birine bakanın adeta canı kalıyormuş. O gece geç vakitlere kadar eğlencenin ardından kınalar yakılmış.
Guruplar birbirine eğlencede destek vermiş, gruplar halinde herkes birbirine izlemiş , her kız hünerini orada oynayarak sergilemiş. Öğretmenleri Kamile ve annesi hanım ağada oradaymış. Kına artınca oradaki küçük kızlara ve kadınlara kınayı paket halinde dağıtmışlar. Vakit geç olunca herkes evine çekilmiş ama gelinlik kızlar ve damat adayları arkadaşları ile birlikte gece geç vakitlere kadar kızların evlerinde muhabbeti gelenek olarak sürdürmüşler. Aile büyükleri de uyumamış gelenek gereği yarınki verilecek ziyafet yemeği için kazanda helvayı sırayla kepçeyle kuvvetli karıştırarak kıvamına gelene kadar karıştırmışlar, aşçı başı tamam dediğince başka kazanda kaynatılan tadı da içine dökerek üzerini kapatmışlar. Bir müddet sonra orada ki emek çekenlere kaşıklar dağıtarak tabağa konulan helvadan tadına bakmasını sağlamışlar. Kadınlarda kesilen hayvanın etini suda haşladıktan sonra didikleyip sini üzerine sererek yarınki pişecek pilavın üzerine konulmak üzere dinlenmesi sağlamış.
Sabah ezanların okunmasıyla çorbalar , yemekler kaynamaya başlamış. Ogün düğünün üçüncü günüymüş. Has köylüler ve misafirler yemeklerini yedikten sonra davulun sesi duyulmaya başlamış. Kızlar gelinliklerini giyip baba veya ağabey, kardeş, gelinin başına kırmızı duvağı örtüp kemer kuşağı beline doladıktan sonra vedalaşma merasiminde göz yaşlarına hakim olamıyorlarmış. tekrar tekrar doymak istercesine biri birlerine sarılmışlar. Damatlar da damatlığını giyerken inanç ve geleneği sürdürerek İmam efendinin duasıyla giydirilmiş. Bu arada ilçenin Belediye Başkanı gelmiş sırasıyla nikahlar kıyılırken. Başkan- Hiç bir kişinin etkisinde kalmadan kendi rızan ile Hasan'ın oğlu Ümit evlenmeyi kabul ediyor musun? Damada da aynı şekilde- Hiç kimsenin tesiri altında kalmadan kendi rızan ile Havva kızı Sultan ile bu gün evlenmeyi kabul ediyor musun? diye soru tekrarlanınca
her kız veya erkek Evet deyince halk da alkışlamış.
Nikah merasiminin ardından eğlence başlamış. Kız anaları bir gurup halinde, oğlan babaları bir gurup halinde, damat adayları bir gurup halinde, gelin adayları da bir gurup halinde oynarken sahne dolup taşıyormuş, Damatlar eşlerini karşılarına alıp düğün pastasını birbirine yedirdikten sonra şahane dansını sürdürürken aile yakınları ile de oynamayı ihmal etmemişler. Bir süre sonra takı merasimi başlayınca her kişi en yakınına altın, para takmak için gerekli hediyeyi sunmak için uzun kuyruklar oluşturmuşlar.
Düğün geç vakitlere kadar devam etmiş. Düğün merasimi bitince de aile yakınları gelin ve damat ile hatıra fotoğrafı çektirmeyi ihmal etmemişler.
Geçmiş tarihten bu o güne kadar sekiz kız ve sekiz damadın ve ailelerin bir araya getirdiği hiç bir düğün olmamış ve bu düğün o yörede çoğunluk rekoru kırmış. Çevre köylerde de yankı bulmuş. Artık Bey köy değilde Halıcı kızlar köyü diye nam salınca, Köyün idari heyeti seçim kararı alıp köy sakinlerinin tercihine sunmuş. Çoğunluğunun evet oyu vermesiyle , resmi işlerinde tamamlanmasının ardından köy giriş tabelası Halıcı kızlar köyü olarak değiştirilmiş, herkes memnun olmuş.
İbrahim ağanın işi daha da gelişince yeni işçilerin ilavesi artıyormuş .Çoğunluk olarak Isparta ilinde ve her köyde, her ilçede halı tezgahı bulunuyormuş. Eşi de yine halı dokumayı öğrenmek isteyenlere gereken dersi veriyormuş. Kamile Hoca da eğitim verdiği tüm öğrencileri ile gurur duyuyormuş. Bundan böyle gül Isparta halısına ilaveten ince Ladik halılar çok değerli satılınca işletmeciler de, rakiplerde artmış. Her hafta il merkezinde halı pazarı kuruluyormuş. Özel olarak evlerinde dokuyan , ve satma gereği duyanlarda o pazara gelip emeklerinin karşılığını alıyormuş. Pazara çevre illerden hatta uzak illerden de gelenler oluyormuş. Isparta halı pazarının ünü Türkiye'ye tez yayıldığı gibi yurt dışına da taşıyormuş. Birbirinden güzel çizilen modeller, onların tıpkısını yansıtan halıların her türü gözleri kamaştırdığı gibi her yörede beğeni topluyormuş. Ekonomik yönden de her emek çekene, ticaretini yapana katkı sağlıyormuş. Halıcı şirin kızlar ermiş muradına, bizlerde erelim muradımıza Sevimli çocuklar, hadi bakalım size tatlı tatlı , mışıl mışıl uykucular. sevgilerimle kalın sağlıcakla.
16 -12- 2020
Ispartalı Zeki Çelik TÜRKİYE İLESAM il temsilcisi,
GBYŞD, ZEKİCE KÜLTÜR ve SANAT EVİ kurucusu.
Zeki Çelik 2
Kayıt Tarihi : 21.12.2020 11:49:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Şiirle kal
Sağlıcakla kal.
TÜM YORUMLAR (1)