Gövdemin öbür yanı, uyar mı el dokusu
Kime gidersin gülüm, tenin Deniz kokusu
Sıra sende diyordun, açtın işte arayı
Yarı yolda umut çal, yüzüne de karayı
Ne burukluk yaşarsın, ne ayrılık yasını
Boynuna takacaksın, kahpe madalyasını
Yosunları tutacak, alev saçan gözlerin
Utancından kızarıp, kavrulacak yüzlerin
Öpeceksin toprağı, terk eyleyip şehire
Bin defa öleceksin, dokunmadan zehire
Kayıt Tarihi : 15.12.2006 21:02:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
MEKTUBUN SAHİBİ YOK, ŞİİRİN DE İSMİ… Bir zamanlar uğruna öldüğündü. Şimdi horultusuna sırt döndüğün. O büyük aşkın belgesi miydi iki şahit bir memur. Sevmek sadece çocuk oluyor. Soluk almasını ve üstü açık mı diye sık sık yokladığın. Başka odaya geçip horultuya eşlik edercesine sigaraları birbirine ekleyip ve namazsız sabah ezanını bekliyorsun. İyi bilirim. Aylarca, hatta yıllarca el ele gezip, her akşam evlere vedalaştıktan sonra odaya kapanıp mutluğu sindirmeyi. Sonra kekreleşmiş, acımaya başlamış, bir zamanlar dile tatlı gelen elini bile yakar olmuş. Dokunmazsın, içinden gelmez. Başka suçlulara acıyarak bakarken kendi suçlunu öcü görürsün. Çeneni boğazına çekerek kaşlarının ortasından bakarsın. Baş başa konuşmalar biter, farklı konuşmalar başlar. Komşular da şahit olur. Bir zamanlar senin üstüne toz kondurmazken, baktın ki daha ölmeden kürek kürek toprak atıyor. Kızdırmak bile hoşa giderken, gülümsediğinde dişlerinden kan kokusunu alıyorsunuz. Mutluluğun resmini sadece Nazım istemedi Abidin’den. Sadece Abidin uğraşmadı o resmi çizmek için. Artık odaya mutluluğu sindirmek için değil, kendini sindirmek için giriyorsun. Traşlar gecikip sigaralar artmaya başlıyor. Fazlalıklar aç mideyle içiliyor. Kaşlar her defasında biraz daha fazla çatılıyor. Akşamları gelirken anahtarları hazırlama alışkanlığı ve içeri girildiğinde uyku numaraları ile karşılaşıyorsun. Bir zamanların en karizmatik kişileriydi sigara içenler. Şöyle bir dudak kenarında tuttumu, elleri de bele koyunca pozu başka olurdu yani. Sahi’ sigaraya nasıl başlar insan? İçe çekildiğinde ilk zamanlar nasıl yakar genzi. Baş dönmesi, mide bulantısı, ardı kesilmeyen öksürük vs. Sonra üstün başın kokar, derken tiryakilik. Olmadığı zaman düşmandan bile istenir. “Keşke benim aşkım sigara gibi olsaydı dersin. Büyüklerimden, hatta herkesten gizli başlasaydım. Ellerim koksaydı, nefesim daralsaydı. Nefesini her içime çektiğimde boğulsaydım. Ceplerimi yakıp dayak bile yeseydim. Şimdi bu acıyı yaşamazdım. Beni hiç bırakır mıydı? Ben onu bırakır mıydım? Bir gün yokluğunda artıklarını toplardım. Hastalıkta ve sağlıkta, varlıkta ve yoklukta hiç ayrılır mıydık” diyorsun. Utanırsın aynadan. “Bedenimden iki parça kopmuş. Kalan üçüncü hurdayı kim alır diye iç çekiyorsun. Ömür yarıyı geçmiş. Açılamıyorum kimseye. Döşümdeki kıllar misali kelimelerim bile beyazlamış. Saklamak daha kolay oluyor. Bilirsin bendeki sır otopsiden bile çıkmaz” sohbeti başlar aynayla. “Olanlar şöyle dursun, ben olmayanlara küskünüm. Olmadıkları için. Bıraktıkları ize ve bendeki gize küskünüm” dersiniz, ayna duymaz. “Bundandır uykularımın yama tutmayışı. Saatlerce boşluğa bakıp sessizliği dinleyişim. Kendi omuzlarıma sarılıp öylece çökmem bundandır” sonuçları çıkar. Dipsiz bir kuyu bulup sorular sorup dertleşirsin. “Sen hiç tavan çatlaklarından gözlerinle resim çizdin mi döşüne kül düşerek? Dumanın en büyük halkasına asılıp intiharı düşündün mü? Dişlerinle kum yaparken burnun kanadı mı? Yalnız yatıp doktorla uyandın mı? Sahte bir gülümsemeyle (günaydın efendim) diyerek. Ayıldığında anneni arıyorsun. Bayramlarda bile zor aradığın anneni. Ağlamaklı bir sesle. “anne bana dua et”. Telefonu kapattıktan sonra annenle daha fazla konuşuyorsun. Hatta böğüre böğüre ağlıyorsun annene. Bir sarhoşun işkembeci önünde kusması gibi. Çünkü duymamalı, üzülmemeli annen. Mektuplar yazıyorsun sahibi olmayan birilerine. Şiirler yazıyorsun ismi yok. İsyan kokan, dağ kokan şiirlerinden yaşlar dökülüyor. Bir zamanlar kadın-erkek üstünlüğü tartışırken, cevabı o zaman buluyorsun. Yarım kalmışsın. Sonra ne mi oluyor? Ağıtlar gizleniyor gülümseyen çizikler ardına… Dedim ya! Bu mektubun sahibi yok. Şiirin de ismi… Bu sefer bedeninizin öbür yanı şiir olsun…
![Deniz Şahinoğlu](https://www.antoloji.com/i/siir/2006/12/15/ismi-yok-7.jpg)
Yüreğinize sağlık
Saygılarımla
Saygılar
AĞAMA YAKIŞMIŞ.
TEBRİKLER.
SELAM VE DUA İLE.
Kutluyorum sevgili Deniz'i.
TÜM YORUMLAR (19)