Tepelerden sızan güneşin alacakaranlığında
Yürüyen aslan gibiydi Mehmed’im
Ankara'dan çıkan o alayda
Hz Hamza gibiydi Mehmed’im
Eskişehir'de çıkan yunana
Ölümü tattırmak namus borcuydu Mehmed’e
2 Temmuz 2004
Uyku tutmaz bu gün beni
Güneşin ışıkları neden böyle hüzünlü
Neden utanır saklanır bembeyaz göğe
Kim icad eder kim bu televizyonu
Neden gösterirsiniz bu acı haberi
Son yirmi dört saatimin içindeyim
Annemden kilometrelerce uzak Sivas elinde
Sesini duymayalı bir hafta olmuş, görmeyeli dört ay
Sevdalarım vardı kendimce giderken, haykırmak istediğim
Ama söylemeyeceğim hiçbir şey, kimsenin aklı bende kalmasın
Öyle sessizce gidiveririm ben, sırlarımla, sevdalarımla
Bir kış günü göç edemiyen leylek misal
Nasıl çaresiz ve de ürkek
Kanatlarında eski ihtişamı kalmamış
Tüyleri eskisi gibi bembeyaz değil artık
O incecik nazenin bacakları bükülmüş
Gagası kelepçe gibi kenetlenmiş
Esrarengizce gizledim kaçak bakışlarımı
Sözlerim beni anlatamaz kaygısıyla
Rol yapmakta istemedim hiç bir zaman
Anlatamadım seni üzmekten korktuğumu
Yarınlarını diledim masumca sevebilmek için
Aşık olmadım belki ilk görüşte
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!