Yaz da geldi, kış da geldi
Hayallerde, düş de geldi
O kadar çok sevmiş kine
Bak düştü de peşte geldi.
***
***
Huzur mu? Uzakta, tatile gitmiş
Kan,barut kokusu hakim her yerde
İnsanlık temelden, kökünden bitmiş
Elem ve göz yaşı hakim her yerde.
***
Üç kuruşu olan satıyor caka
Maden İşçisiydi Onlar
Kimi baba, kimi ağabey, kimi kardeş
Ekmekleri onu çekiyordu toprağın altına
Kazıyorlardı alın terleriyle yumuşattıkları madeni
Avuçlarıyla dolduruyorlardı arabalara.
Karmaşa Sevda
Sevdana kapılmışım
Rüzgara kapılmış bir yaprak misali
Savuruyorsun beni
Gittiğin her köşeye
Kendimden Utandım.
Kendimden utandığım zamanlardan birini daha yaşadım dün.
İnsanın elbette kederli ve hüzünlü günleri olduğu gibi neşeli ve sevinçli günleri de olmalı elbette.
İşte bu keder ve acı dolu günlerimizin içinde bir yakınımızın önceden planlanmış olan sevinçli ve mutlu gününün davetlileri arasındaydık. Bunca hüznün içinde sevinç yaşayamaya hakkımın olmadığının idraki içinde bulunduğumda bir bir gün öncesi endişelerimi naklettim telefonla. Tabiki bu ara bizde gittik oraya. çalgılar çalıyor, insanlar oynuyor. Kimsenin kimse umurunda değil. Kaç tane anne karnındaki çocuk Babam diyemeyecekti ömrü boyu, kaç gelin dul kaldı çiceği burnunda, kaç tane gencecik delikanlı toprağa gömüldü? Hiç mi düşünülmedi, hiç mi ne yapıyoruz denilmedi bilemiyorum. Suratımdan düşen bin parça. İçim içimi yiyor ve nihayet 1 saatlik sabrın ve tahammülün sonunda daha fazla kendime zulmedemeyerek hayırlayıp ayrılmak zorunda kalıyoruz düğün mekanından. Apartman hayatında komşuluk yok diyoruz, şehir hayatında komşuluk yok diyoruz ama nedense bizlerde insanlık bitmiş diyemiyoruz. Soruyorum birkaç yaşlı amcaya ilginçtir: Ölümde hak düğünde diyebiliyorlar da çalgısız geçiştirmeye çalışırdık diyemiyorlar.
Hakkını helal etsin Somada vefat eden kardeşlerim. Onların karalara bulanarak kazandıklarının vergilerinden mutlaka bir kaç damla, yudum, lokma geçmişti emekli maaşı kanalıyla boğazımdan. haklarını helal etsinler.
Kıvrım kıvrım yollarından geçilir
Pınarlardan soğuk sular içilir
Meyve, sebzesinden reyha saçılır.
Karayiğit ne güzel bir köysün sen.
***
İnsanları hatır, gönül biliyor
Merak ediyormuşun beni vicdansız
Terk ederken bakmamıştın geriye
Soruyorum vefasız bu kaygı niye
Donuyorum, Üşüyorum, titriyorum
Oturuyorum sobanın kıyısında sen yoksun.
Alev alev yanarken ateş ben üşüyorum
Nasihatim sana bak dinle kızım
Gittiğin kapıda mutlu ol yeter
Karşıla beyini güler yüz ile
Gittiğin kapıda mutlu ol yeter.
***
Sabah erken kalkıp işlerini yap
Şu kölelik ne demekmiş öğrendim
İnan olsun sen gidince sevdiğim
Her safhada farklı farklı gümrendim
İnan olsun sen gidince sevdiğim.
***
Üstüme,üstüme geldi duvarlar
Sana ne, bana ne diye diye biz
Kafirden yok artık farkın kör müsün
Umursamaz olduk her türlü şerri
Yalamaya döndü çarkın kör müsün.
***
Tv lerde boy boy saçma diziler
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!