İsmailağada Bir Akşam Namazı

İsa Erdoğan
5

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

İsmailağada Bir Akşam Namazı

Allahın Yüce Adıyla

Akşam namazına on beş dakika vardı.
Pazar günü İsmail Efendi Camii-şerifinde,
kıbleye yönelmiş boyunları bükük
zikir, rabıta, murakabe ile meşgul sâlikan arasında bir kıpırdanma oldu.

Cami kapısından mihraba kadar yan yana iki kişi geçebilir
genişlikte bir yol açtılar.
Herkes yönünü o yoldan tarafa çevirdi.
Yaşlıca nur yüzlü bir zât birinci saftan kalktı
ve mihrabın hemen arkasındaki yere kalın bir seccade serdi.
Diz koyma yerine ince bir minder koydu,
belli ki o makam sahibinin dizleri ağrıyordu.

Derken dervişan mabeyninde bir hareketlenme daha görüldü.
Gönüllerindeki heyecan azalarına aks ediyordu..
ve kapıdan zahir oldu
Nuru İlahi ve Fuyüzati Rabbani’de fani bir Piri-Fanî.

Siması ne kadarda güzel, baksa insana huzur veriyor.
Cehresi ne kadarda nuranî, çok yüksek bir saadetini haber veriyor.
İnce değil, uzun değil, dar değil ama dairemsi güzel yüzü.
Esmer değil, al değil, ak değil ama buğdayımsı.
Önüne bakıyordu ama sanki yere değil bilakis ta uzaklara, ve derinlere…
Kısa adımlarla ne güzelde yürüyordu,
etrafında yâran hizmetine say ediyordu..

Başlarında bembeyaz bir sarık vardı, kalın bir takkeye sarılmış, çok muntazam ve asil, belli ki çok özenilmiş. Ortası tümsekçe ve sargısı düz idi, sakalı çok sık değildi çok seyrekte değil yanakları dolgun dudakları kalın, gözleri irice ama bakışları kısık, dişleri inci gibi sıralı, gülerken zahir oluyor…ve ihvan şevk ve rica ile o mübarekten tarafa seyre durdular. Huşularını bozmuyorlar ama içlerinde bir dürtü var insan onun karşısında derhal ayağa kalkası, arz-ı muhabbet ve hürmet içün eline uzanıp öpesi geliyor. Hep bastırıyoruz bu hislerimizi ama bazısı değil, kalkıp ele uzanıyorlar öpmekten ve teberrükten nasiplerini dileniyorlar. Ama ne mümkün zira kandil etrafında zücac misli havlinde etten duvar var yanaştırmıyor bi-haber hiç kimseyi, na-rahat etmesinler O narini, böyle iyi.!

Hem böyle olmaklığımızı O istedi, defaten nasihat etti bize tembih etti. Bizzat işittim bir keresinde gidiyordu, aşıklar da yollarında bekleşiyordu. Durdu Nur ve söyledi: “Ne olaydı derslerinize çalışsaydınız.” Hatta fiilen bize hep öğretti; her halükarda Zikrullaha devam etmeli, bir elinde asa varsa, diğerinde tespihi..

Bugün de aynı bak ki kıpırdıyor mübarek dudakları,
Gönül zaten Mevla ile hem de nasipleniyor diliyle eli.
Tespihi ref’ etmiş yüksekçe duruyor zira hep söyledi: “Zikre tazim etmeli”
Cübbesi geniş mi güzel açık kahverengi sen de: bej.
Kolları da geniş, yeni aşağı bakıyor, içinden görünüyor beyaz gömleğinin Kolu bir ip ile bağlanmış, manşet ve düğme yok.

İşte buydu kıyafet-i Sadât,
Niçin tağyir olsun bu mahbub âdât.

Yine bir kahverengi şalvarı labis, bol ve pileli ağının ölçüsü ise elli.
Ayaklarında koyu sarı mestleri hayret! Yazın damı giyiyor dersen evet.
Çünkü niyeti başka değil, ancak ihya-i Sünnet.
Ve hazır edilen yere geldi aman Ya Rab!
Hizmet içün seferber olmuş ihvan yaşlı şaab.
Biri asasını aldı hemen biri iskemlesini koydu biri minderi düzeltti
her biri oldular işleriyle teselli.

Şimdi hemen önümde Nur sağ çaprazımda.
Dakikalar öncesinden kaptım yeri şükür Allah’ıma.
Şimdi çok yakından seyre durdum aman ne hoş.
Aklın varsa ey sami’ göçmeden bu cihandan sen de koş.

Oturuyoruz hep diz üstü dillerimizde akşam virtleri
birden sarıverdi inceden bir zevk tüm gönülleri
Şimdi hiç ağrımadı dizlerim başka anlar aksine
feyiz denen nimetin semeresi bu değil de ne !?

İşte cazibekar ahvali İsmailağa’nın,
Bize hâtır ediyor Mescid-i Rasulullah’ın.
Cümle ihvan hallenmişler hali ile O mahbubun,
Ne büyük saadettir şakirdi olmak o Mahmud’un.

İsa ERDOĞAN — 18\08\2002 İzmit

İsa Erdoğan
Kayıt Tarihi : 31.12.2024 17:22:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!