İsmail Yıldız 1981 yılında Adıyaman’a bağlı Bağlıca köyünde dünyaya geldi. İlk ve ortaokulu burada bitirdikten sonra liseyi Malatya’da okudu.
Lise yılarından itibaren şiir yazmaya başladı ve aynı dönem tiyatroya adım attı. Bir grup arkadaşıyla Malatya’da ‘Sınıfsızlar’ isimli bir tiyatro grubu kurarak turneler gerçekleştirdiler. 2003 yılında Süleyman Demirel Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sahne Sanatları Bölümü’ne girdi. Tiyatro ve gazeteciliği bir arada sürdürdü. Şu anda serbest gazetecilik, tiyatro ve sinema ile ilgilenmekte.
...
Ankara...
Seninle bitiyor her şey.
O yardan vefa yok,
Sevgi yok, merhamet yok...
Hüzünle geldim sana,
Onlarca ümit tükendi,
Esmer bir adım var benim.
Tenim gibi, terim gibi ve kaderim gibi esmer bir adım var benim.
Bütün sınırlarda ölüm garantimdir esmerliğim.
Makus olan yabancılığım değil, esmerliğidir adımın gözlerine çalınan.
Ben hep esmerliğine kaybolmuşumdur adımın
Ya da adıma kaydolmuştur esmerliğim.
Biriktirdiğim hiçbir salavat yetmedi yüzünü keşfetmeye,
Günlerce yürüdüm, gezgin gibi arşınladım,
Ulaşamadım derinliklerine yüzündeki vadinin…
Gelirken ruhumu terk edeceğimi bilmiyordum rıhtımına avuçlarının,
Avuçların ki ellerimin mayın tarlası korkusu…
Ateşe bile çocukça dalışlar yapan ellerim,
Göler ekspresi
Hayallerim bir otobüs şoförüne sattı kendini…
Bir tevkif gibi yıktı üzerime demir darbeyi
Tam 1456 gündür rotasız bir alaborayım kollarında.
Diyarbakır karayolu bir ızdıraptır,
bir intikam pısırıklığıdır şimdi boş bir salıncakta sallanan gözlerim.
hep aynı adreste, aynı yalnızlığın ritmiyle aradım seni durmadan
bazen bir fahişe çığırtkanlığı,
bazen bir a’ma hissiyetiyle,
bazen de bir dilsizin çaresiz avazıyla.
saçların hala omuzlarımdaki o gidişin sesi sanki,
Ezberim bozuldu…
Biriktirdiğim hiçbir salavat yetmedi yüzünü keşfetmeye,
Günlerce yürüdüm, gezgin gibi arşınladım,
Ulaşamadım derinliklerine yüzündeki vadinin…
Gelirken ruhumu terk edeceğimi bilmiyordum rıhtımına avuçlarının,
ben bu akşam üstü çıldırırım,
ardına ateşler ekerek, tabutlar gömerim yokluğuna…
kadavralarını kervanlara yükler
gün doğumuyla sınarım melankolik intiharları…
ben bu akşam üstü yakarım bütün randevuları
Geçerli hiçbir nedenim yok.
Tek bir bahanem bile yok sana dokunmak için
Pembe bir yalanı ezberleyeceğim bir kaçışım bile yok.
Ama anlıyorum seni ve kendimi,
Göğüslerine arlanacağım bir nedenim yok belki ama,
Dudaklarındaki sigara kokusuna bile akrabayım artık.
ensende ihanet
beni yaktın, yangın yeri kül eyledin,
alevlerimle kendini tutuşturdun, tükettin…
kor ateşten tene sardın bedenini…
Aram bir geçmişin kısaltma yolundan geldi ansızın.
Bir ses düşmesi gibi, devrik bir cümle gibi yerleşti literatürüne yolculuğumuzun.
Kendisiyle ismi arasında hep bir çelişki oldu aslında.
Uzunca bir tedirginlik, kararsız bir bekleyiş oldu kendi başına.
Hep yokluğunu aradığımız, usandırıcı bir randevuydu hep geç kalan…
İlk günkü gibi İstanbullu kaldı bir yanı,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!