Dört duvarım sadece dört duvar
Ne arayanım var, ne soran var
Camların buğusudur yokluğun
Dört duvar mahzun yıllardır
Yasını tutar, içimdeki boşluğun
Uzun zamandır ben böyle aciz
Ayrığın gölgesinde esirim
Bu kaç Cuma,dır geöçen sensiz
Sen yoksan ben yaşamayı ne edeyim
Yüreğime sevdanın gölgesi düştü
Narınla gençliğim yandı tutuştu
Erkenden açtım odamın penceresini
Kuş sesleri doldu odamın her tarafına
Rüzgarlar uçuştu şirin şirin
Benim küçük mavi yeşil dünyamda
Erkenden umutlarımı bıraktım kapına
Yüreğimde tatlı ilkbahar havası
Saçlarımda esen rüzgarın sesi
Gönlümde bir lale bahçesi
Seyrediyor ömrümün yeşil gözleri
Çiçekli yollarda bekleyen bahar
Öylece duruyorken ben
Usul usul yağan yağmur
Bir pencere kenarındayken
Camlara hayalin vurur
Merhaba dedim gözlerimle
İstanbul
İstanbul’dan hiç geçmedi yolum
Geniş kaldırımlarda yalnız yürüdüm hep
Bilmedim nasipsiz kısmetsiz kulum
Ve bilmedim bu halime nedir sebep
Bu kadim zamanlardan
Omuzlarıma yüklenmiş yük
Bu yıllardır biriken dert
Bir yüreğe sığmayacak kadar büyük
Bu kadim insanlardan
Her geceye yazılır bir özlem
Köşe başlarında hasretin
Her güne yazılır bir sitem
Oldu akşam yine gelmedin
Zaman rüzgar misali
bir yorgundur akşamlar şimdi
umutsuz saatlerin ardından
bir yorgundur akşamlar şimdi
yaşanmadan geçen anlardan
umut kaybolmuş şimdi ufukta
Ağlayan bir sevdanın esiriyim
Her günüm her gecem ızdırap
Öyle çaresiz,perişan bir serseriyim
Bilemem sonum n’olur YA RAB
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!