bulutların rengini beyaz olarak, suyun rengini gök
kendimi bir şair olarak, ayıp bir şey olarak
beslenme çantasında bir dilim keki
çok ayıp bir şey olarak öğretmen kubilay ilk
öğretim okulunu
imgeyi müteveffa, simgeyi türban, dengeyi mustafa
Sana bir şey anlatayım: bir kıyamet sahnesini
yerin dehşetli sarsılışını, toprağın kalkışını ve insanın bana ne oluyor deyişini
sokakları, tanımsız kalabalıkları, yenmiş ekin tanelerini, kış mevsimini
sonra bir geniş meydan bulalım kardeşim, oturup söyleyelim eskiyi ve yeniyi
olup bitsin geçip gitsin müzik sussun kadınlar evlerine saklansın biz geldik
erkekliğimiz geldi ağlamamız geldi bizimle birlikte başka şeyler de
bir ikindi oturması yarıda kalıyor gibi:
çünkü birazdan yemek taşacak, birazdan okuldan dönecek çocuklar
birden sis bastıracak ve diyeceksiniz: her şey buraya kadar, kapatıyoruz abiler
ford minibüste orhan dinleyerek gittiğim o ıssızlıkta düşündüm bunları
ve düşündüm: düşünebiliyorum, demek ki ölmeme daha var
birdenbire oluyor bu: derin bir üzüntüye yaslanıp aramaya başlıyoruz
kayboluyor bütün yüzler, bütün resimler, her şey her şey
bir atımlık barutlarla o yalın gençliğimiz nereye gitti söyleyin
aramıza bunca yalanı, buncasını kim soktu, insan ne de çabuk yeniliyor
kendimden geçiyorum, bir eski sarhoşluk hali oluyor ve bitiyor
yağmur bitti. kızın gülümsemesi bitti. yol bitti
bitire bitire dedik belki yeni bir oyun buluruz
bir adamın belinde beklemekten yorulmuş bir
bir kadının ölümü anarak iç geçirmesi gibi bir
bir bebeğin ilk kelimesini söylemesi için bir
8 ya da 9 yaşında olmalıyım. O yıl sabahçıyım. Dedemin tabiriyle 'yarım'da bitiyor okul. Mahallenin uygun arsalarında çılgın maçlar için yeteri kadar süre var yani.
O gün okul dönüşü beyazlı grili bir güvercin çekiyor dikkatimizi. Arkadaşlarımdan biri 'kumru oğlum bu' diyor. 'Kumru' ne demek bilmesem de bayılıyorum bu uçmayan kuşa. Uçmuyor, çünkü kanatlarından birini çırpamıyor. Biraz da kan görüyoruz kanadının altında. Yürümeye dahi mecali yok. O tümsekte öylesine duruyor.
'Yukarı mahallenin bebeleri vurmuştur la' diyor bir arkadaş. 'Yok oğlum. Kedi kapmış bunu' diyor bir başkası. Benimse aklımda bir cümle: 'Ölür oğlum bu kuş.'
cansever'in "salıncak"ına hayranlıkla
bu gerçekten böyle mi olur allahım gerçekten kaldıramaz mıyız ölümü bir süreliğine
ikinci bir emre kadar vazgeçemez miyiz aklımızın çeperlerinden, suratımızın asıklığından
bi yolu yok bi yolu yok bi yolu yok diye üç kez korkutarak bağırdığında meleklerin
aziz petrusa, tebernuşa, ebuzere aliye soracaklarım bittiğinde, kapandığında defterim
ev/iç-gün
kime tutunduysam bir yanlışlık var her seferinde
kime tutulduysam bir kelime oyunundan ibaret
asayı musa ve kirpiklerinin bir mucizeye dönüşmesi
bununla birlikte sokaklara düşmeyi ben seçmemiştim
.
bir şey var: bir rüya bir kadın görüyor
bir şey: eksile eksile ve birdenbire
içimde inleyen yaralı bir köpekmiş meğer
ben onu yıllarca, bulamadım şimdi neye benzettiğimi
bu steril, bu karanlık sokakta, bu kıyamette
yalansız kaldın işte, bahanesiz, insansız kaldın, yakub olmayı denedin, tuttun yahyayı bekledin
bense burada, geçkince bir delikanlı olarak mektuplar yazmayı denedim şehirden şehre
evvelden de öyle olurmuş, gece bulaşırmış kalbimize, biraz yosun kokarmış
biraz yosun kokarmış, biraz topal olurmuş vuruşarak çekilen çeteciler, biraz ölürlermiş
günü geliyor diyelim bir annenin bir bebeğe doğru büyüyor diyelim anne
Arif Damar' ın çıktığı yolculukta yolunun açık olmasını diliyorum.
Gelelim Hak Şahini rumuzu ile 'Beray-ı malumat! ' ta bulunan kişiye cevaba;
Siz Cumhurbaşkanını sevebilir, aşık olabilir, onu koruma gereksinimi duyabilirsiniz. Bu tamamıyla sizin tercihinizdir. Bir diyeceğimiz yok.
< ...