İSMAİL GÜNEŞ'E AĞIT
Ben İsmail GÜNEŞ..
Muhabir.
Haber toplar,haber dağıtırım.
Yurdun dört bir yanından.
İşim gücüm bellidir.
Son işim,
Yozgat'tan Maraş'a geçmekti,
Hava yolundan.
Oy Maraş,zalım Maraş..!
Bir bak ki dağbaşında,
Perişan halım Maraş.
Havada yakalandık pusa.
Biz mi aşağı düştük?
Bizi mi çektiler aşağıdan?
Ne Muhsin başkan vardı,
Ne diğerleri,
Ne de pilot ağabey.
Neredesiniz?
Heeey..!
Diye ismlerini bir bir,
Çağıra çağıra öldüm.
Ölenlerin ceketlerini giydim.
Sürüklendim karların üstünde.
Ağır aksak.
Cep telefonumu buldum,kapalı.
Tabi uçarken açmak yasak.
İmdat dedim.
Burdayız dedim.
Saatler sonra geldiler.
Tepemizden uçup uçup gittiler.
Umudumu çalıp,
Geçip gittiler.
Ölüm attılar havadan.
Adeta kaçıp gittiler.
Ben karsuyunu,
Ağaç yapraklarını...
Çiğneye çiğne,
Yalaya yalaya,
Soğura soğura öldüm.
Ben İsmail Güneş.
Muhabir.
Kış sonu,bahar başıydı...
Düştüğümüz yer bir dağ başıydı.
Soyadım GÜNEŞ'ti ama,
Güneşi göremeden...
Bağıra bağıra öldüm.
Ölümün kucağından alınamadık.
Fok kadar değerimiz olmadı.
Teknolojinin zirvesinde,
Maraş'ın dağında
Uydu çağında,
Bulunamadık.
Ben İsmail Güneş.
Muhabir.
Babam kurban adamadı beni.
Koç getirmedi CEBRAİL.
Tipiyle,karla,buz kesen soğukla,
Ölüm getirdi AZRAİL.
Oy Maraş,zalım Maraş..!
Fırtınadan tipiden,
Kayboldu yolum Maraş...
Kırık ayak yürür mü?
Bu nasıl zulüm Maraş?
Ben İsmail Güneş.
Muhabir.
Nasıl bir günde doğmuşum bilmem ama,
Sütçü İmam'ın Maraş'ında,
Bir dağın başında,
Bağıra bağıra öldüm.
Oy anam oy..!
Niye kimse bizi duymaz.?
Güneş niye doğmaz?
Niye Maraş'ın Kahramanlığı,
Bizim üstümüze yürür?
Bilirim meydanlar şimdi,
Gümbür gümbürdür.
Her derdine çare bulunur (!) memleketin...
Oy Maraş...!
Bize neler ettin?
Niye bizi kimseler bulmaz?
Maraş'ın dağında,
Dağının başında,
Kırık ayağımdan sızan kanları,
Gökten damlayan karlar ile,
Yoğura yoğura öldüm.
Ben ki memleketin meydanlarında,
Pervasızca,hayasızca..
Palavralar sıkılırken,
Vaad dağıtılırken,
Umut dağıtılırken,
Tatlı hayat dağıtılırken,
Ve ben imdat derken,
Kendi ölüm türkümü,
Çığıra çığıra öldüm,
Yerden buz,gökten kar,
Arasında güneşe hasret Güneş var.
ben koçu gelemeyen İsmail...
Kırılan yüreğimdir benim,
Ayağım değil.
Zaten ömür dediğin,
Veysel'in dediğince,
Uzun ince bir yol değilmidir?
Oy MARAŞ zalım Mara...
Kırıldı dalım Mara...
Yandığım ölüm değil...
Nihayet kulum Maraş...
Diri diri can verdim.
Bu nasıl ölüm Maraş?
Kayıt Tarihi : 3.4.2009 11:05:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Kahramanmaraşta düşen helikopter kazasından yaralı kurtulan gazeteci..Övündüğümüz bu çağda,uydu çağında,elin Amerikalısının terörist diye dünyanın bir ucundan gelip SADDAM'ı bulduğu,yakalayıp,dünyanın gözünün içine baka baka astığı bu çağda,FOK balıklarının katledilmemesi için insanların ayaklandığı bu çağda...İsmail Güneş imdat diye bağırdı..Üç gün bulunamadı...Bulunduğunda ise o çoktan gitmişti Mevlasına..Hemdde kırık bir ayakla sanıyoruz,ama kırık bir yürekle gitti. Tepkim asla siyasi kaynaklı değildir...Tepkim mesuliyet sahibi herkesedir.. Şahsım en başta olmak kaydıyla...
Kırıldı dalım MARAŞ...
Yandığım ölüm değil...
Nihayet kulum Maraş...
Diri diri can verdim.
Bu nasıl ölüm MARAŞ?
Yana yana okudum iSmail Güneşin Açı Ama gercek hikayesini, Allah Rahmet eylesin
Mekanları cennet olsun.
Selam ve dua ile Eyüp bey Kalemin daim olsum
Çığıra çığıra öldüm...
Biçimselliği çok acaip bir ölüm bu.Ancak,inanıyorum ki,görev başında şehit olmanın tadını duya duya öldü İsmail.Allah rahmet eylesin...
ŞİİR,yalın,akıcı bir anlatımla İÇİMİZİ YAKA YAKA okutturuyor kendisini.Tebrik ediyorum...
TÜM YORUMLAR (4)